Asfaltın Uykusu

Asfaltın uykusu ağır
ağır asfaltın uykusu.
Bir şehrin paslı rüyasında
yalnız adımlar, kaygılar, bitmeyenler
aynı ritimde yorgunluğunda
ve neon ışıkların telaşında
ve neon ışıkların hüznünde.
Yağmur dinerken, anılar silinir
kirli bir umudun sessizliğinde
ve eski binalarda, eski binalarda sis
saklanırken yüzünü
asfaltın uykusu ağır.
Kendi yabancı şehrimizin dar sokaklarında
beton yalnızlığımızın sokaklarında
asfalt,
ellerimiz ceplerimizde
ve kimsenin duyamadığı şarkıyı
dumanın, rüzgarın ve özlemin şarkısını
bir akşam fısıldayacak içimize.
Çöpçünün sesiyle birlikte
geç kalan otobüslerin sesiyle birlikte
evin sesiyle birlikte
gece bitmemiş hayallerin sesiyle birlikte
sert bakışların sesiyle birlikte
ve yeni başlangıçların ve yeni vedaların
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir akşam fısıldayacak
kimse duyamayacak ve asfaltın
uykusu ağır.
Yıpranmış kaldırımlara düşen bir yaprak
küçük kalmaya alışkın bir yaprak
eskiden unutulmuş ve her şeye rağmen
insanlara yakın bir yaprak
ışıkların gölgeye karıştığı yahut
ışıkların gölgeye karıştığı bir yaprak.
asfaltın uykusu ağır
bir gri kalıbında
bir sokakta, en tenha bir sokakta
en sessiz, en insansız bir sokakta
bir gölgeyle bir yalnızlığın olduğu bir sokakta
bir gölge bir yalnızlığın
bir gölgeyle bir yalnızlığın olduğu
ayakların ve omuzların
birbirini ittiği.
Birden acımasızlığını anlayarak
saat durunca ve kaybolunca kalabalık
birden katlanılmazlığını anlayarak
gereksiz ve anlamsız buluşunu kendini
birden hatırlayarak
geleceğe hazırlanınca bütün umutlarını
ve her şeye ve unutulmaya, asfaltın
uykusu ağır
çağımıza pek uygun bir ağırlıkla
uykusu ağır
(…)asfaltın
yerin ve göğün vazgeçilmiş bir düşte olduğu
suskunluğumuz, kaçışımız, ayaklarımız, asfaltın.
asfaltın
asfaltın uykusu ağır.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir