Bir kez daha perondayız, bavullar dizili önümüzde
En uzun yolculuk bu, belki de hiç varmayacağız
Sirkeci’den hayallere doğru kalkan bir trendeyiz
Birden nasıl oluyor sen ellerimi tutuyorsun
Ama nasıl oluyor sen ellerimi tutar tutmaz
Pişmanlık bir melodi gibi çalmaya başlıyor
Bütün vagonlarda
İstanbul dahil
Belki de dönmeyi düşünmeliydik, bilmiyorum
Gitmek kalmaktan daha mı kolay sanıyorsun
Sayın vicdana kalsa, dönmek erdem daha neler
Boşunaymış gibi bunca telaşımız aslında
Ben böyle hızlı giden tren görmedim ömrümde
Her istasyonda biraz daha yalnızlaşıyoruz
Bütün vagonlarda
İstanbul dahil
Senin bir hüznün var beni asıl çeken o
Onunla daha bir anlam kazanıyor bu sessizlik
Sabahları uyandığımızda yabancıyız
Günahlarımızla yüzleşiyoruz, ne garip
Bir çok yol ayrımı gibi karmaşık
En bildik yalanlarla dolu
Bütün vagonlarda
İstanbul dahil
Birlikte dualar fısıldıyoruz ama sessiz ama çaresiz
Gözlerin diyorum, gözlerini benim kadar kimse okuyamaz
Bir durak daha geçsek sanki her şey değişecek
İki satır daha yazmıyoruz, suskunuz
Böylece bizi bir kere daha geçmişe hapsediyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar geçmişe hapsediyorlar
Bütün vagonlarda
İstanbul dahil
Burda senin teslimiyetinden söz etmenin tam da yeri
Yolculuk nereye bilinmezkenki
Derviş gibi teslimiyetti o çaresiz değme yolcuda yok
Aklıma veda buselerin geliyor
Haydarpaşa’da gün batarken
Asıl ayrılık ondan sonra başlıyor
Bütün vagonlarda
İstanbul hariç değil
Bir yanıt yazın