Yalnızlık Sınırında

Yalnızlık yaraşıyor bana
Eski bir hırka gibi sardı tenimi
Aynı buruk tat dudaklarımda
Hiç bitmiyor şehrin uğultusu
Kediler miyavlıyor karanlıkta
Az önce bir kuş çırpındı
Annem balkondan sesleniyor yine
Komşular fısıldaşıyor saatlerdir
Sessizliği çiziyor sirenler
Bu sesler işte boşluğumu büyüten şehir
O içime akan paslı sessizlik
Hayalde uyandım bu sabah
Üstümde tül perde
Kekremsi bir tat dilimde hala
Senle uyanmadım sanki
Yolları yürüdüm
Ben kendimden öğrendim hüzün yazmayı
Elimden düşmüyor pas rengi kalem
Bir gemi batar gibi usulca
Ufka bakıyor gözlerim
Ben de ardından kayboluyorum
Bir duman çizip havaya
Bir şehir var sırf gökdelen
Dönüyor dönüyor başımda
Sensiz yaşadığım günler
Paslı bir çevre oldu ömrüm
Değince güneşe
Neden sonra buldum o terk edilmiş parkı
Gözlerim dolunca senden
Ölüm belki banklarından kaçırdığım
O soluk suda oturmaktır
Durdukça küften gri
Yürüdükçe yalnız
Ben düzde sanırdım kaybım
Örenim yorgun hayalim
Sokak lambasındaymışım meğer
Sensiz çıkınca anladım
Eski şehir harabeleri var hani
Duvarları yıkık
Gün inerken de öyle
Betondan izdüşümleriyle
Yürüyor öksüz sokaklar
Yürüyor bölük bölük his
Toplu bir çaresizliğe doğru
Kadınım Yaraşıyorsun sen yalnızlığa


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir