Çocuktum, kanatları kırık bir serçe misali,
Sıcak bir yuva aradım, dünyanızın kollarında.
Yabancıydım, dilini bilmediğim bir şehirde,
Gözlerim umutla doluydu, her yeni sabaha.
Yüreğimde saklı tuttuğum bir avuç barış vardı,
Paylaşmak istedim, kin ve nefret dolu bakışlarınızla.
Oyuncaklarım düşlerim oldu, sessizce kurduğum,
Savaş çığlıkları böldü uykularımı zamansızca.
Büyüdüm, acıları içime gömerek,
Göç yollarına düştüm, kimsesiz, yalnız başıma.
Barışa hasret kaldım, çocukluğumun masum düşlerine.
Şimdi yorgun bir yolcuyum, umutsuzlukla yürüyen,
Geçmişin izleri silinmiyor, kalbimde kanayan bir yara.
Yeniden yeşerecek mi bir gün içimdeki umut filizi?
Yoksa sonsuza dek sürecek mi bu bitmeyen göç?
Barışın türküsünü söyleyecek mi dudaklarım bir daha?
Bir yanıt yazın