Suretin aynasında saklı bir çağ,
Bedenin atlasında kayıp bir ada;
Öyle dalgın seyrediyor kırık tebessümüyle,
Benliğinin hem tutsağı, hem efendisi,
Onu unutmuş olmalı ruhunda bir yara.
Baktıkça küçülmesi, yaklaştıkça büyümesi…
Tek başına bin suret olmuş benliğiyle aklı,
Heykelini çiziyor siluetin ressamı.
Çözülmüş bağları ruhunun,
Gözleri derinlere dalan bir gemi;
Öyle sessiz dinliyor iç sesini,
Düşlerinin hem göçmeni, hem ev sahibi.
Onu yormuş olmalı kalbinde bir sızı.
Vazgeçtikçe başlaması, yitirdikçe bulması…
Tek başına evren olmuş kalbiyle arzusu,
Resmini yapıyor ihtirasın çırağı.
Bir yanıt yazın