Kategori: Şiir

  • Gölgedeki Dansçı

    Karanlık bir odada, tek başına dans eden bir gölge,
    Müziği sessizlik, ritmi kalp atışları.
    Her figürü bir hüzün, her adımı bir özlem,
    Bu dans, bitmeyen bir arayışın ifadesi.
    Kime dans eder, neyi anlatır, bilinmez,
    Belki kayıp bir sevgiliye, belki yitirilmiş bir umuda.
    Gölgesi uzar, kısalır, duvarlarda can bulur,
    Ama hep yalnızdır, hep karanlıktadır.
    Ve ben, o gölgedeki dansçıyı izlerim,
    Kendi yalnızlığımı, kendi hüznümü görürüm onda.
    Bu sonsuz dansta, ikimiz de kaybolmuşuzdur,
    Birbirimize ulaşamadan, sessizce.

  • Kırık Kadeh

    Masada duran kırık bir şarap kadehi,
    Dökülmüş hayallerin, yarım kalmış sevinçlerin simgesi.
    Her bir parçası başka bir anıyı fısıldar,
    Acı tatlı, buruk ve keskin.
    O kadehten içilen son yudum,
    Belki bir vedaydı, belki bir başlangıç.
    Şimdi ise sadece kırık bir hatıra,
    Toplanamayan, birleştirilemeyen.
    Tıpkı kalbim gibi, paramparça.

  • Paslı Anahtar

    Cebimde taşıdığım eski bir paslı anahtar,
    Hangi kapıyı açar, hangi sırrı saklar, bilmem.
    Belki unutulmuş bir evin, belki kayıp bir hazinenin,
    Ya da sadece geçmişe açılan bir kapının.
    Her dokunuşta bir ürperti, her bakışta bir merak,
    Bu anahtar, ruhumun derinliklerindeki bir muamma.
    Onu çevirmeye korkarım, açılacak kapıdan ürkerim,
    Ama bilirim, bir gün o kapıyı açmak zorundayım,
    Geçmişimle yüzleşmek, kendimi bulmak için.
    Ve o gün, bu paslı anahtar,
    Ya en büyük pişmanlığım olacak,
    Ya da en büyük kurtuluşum.

  • Hücredeki Ay Işığı

    Gecenin karanlığında, hücreme sızan bir ay ışığı,
    Umut olur, teselli olur yalnızlığıma.
    Duvarlardaki gölgelerle dans ederim sessizce,
    Hayaller kurarım, düşlerimde özgürlüğe uçarım.
    Parmaklıklar arasından seyrederim yıldızları,
    Her biri bir dilek, her biri bir umut.
    Bu dört duvar arasında sıkışıp kalsa da bedenim,
    Ruhum kanatlanır, aşar tüm engelleri.
    Aşk, uzakta bir fener gibi parlar, yol gösterir bana,
    Sevdiğimin hayaliyle ısınır içim.
    Her gün yeni bir mücadele, her an yeni bir direniş,
    Ama bilirim, bu karanlık elbet son bulacak.
    O ay ışığı, bir gün güneş olup doğacak hücreme,
    Ve ben, o gün yeniden doğacağım,
    Özgürlüğün ve aşkın aydınlığında.
    Bu hücre, bir imtihan, bir sabır taşı,
    Ve ben, bu imtihandan alnımın akıyla çıkacağım.

  • Son Sigara

    Gecenin son sigarasını yakarım,
    Dumanında kaybolur düşüncelerim.
    Küllerinde birikir geçmişin pişmanlıkları,
    Her nefes yeni bir hüzün çeker içime.
    Bu şehir uyur, ben uyanık,
    Yıldızlar şahidim olur, ay sırdaşım.
    Kelimeler yetmez anlatmaya içimdeki fırtınayı,
    Suskunluğum en büyük çığlığımdır aslında.
    Her şey bir film şeridi gibi geçer gözlerimin önünden,
    Yaşananlar, yaşanamayanlar, yarım kalanlar.
    Bir ah çekerim derinden, bir damla yaş süzülür yanağımdan,
    Bu son sigara, belki de bir vedadır hayata.
    Ya da yeni bir başlangıcın habercisi, kim bilir?
    Dumanı savrulur gider gecenin karanlığına,
    Tıpkı benim gibi, kaybolur sonsuzlukta.
    Geriye kalan sadece bir izmarit,
    Bir de küllenen umutlar.

  • Kayıp Rıhtım

    Deniz çekilmiş ruhumdan, geriye kalmış bir kayıp rıhtım,
    Gemiler uğramaz olmuş, martılar küsmüş.
    Yosun tutmuş taşlarında eski aşkların izleri,
    Dalgalar fısıldar unutulmuş yeminleri.
    Ben, bu rıhtımın bekçisi, yalnız ve umutsuz,
    Gözlerim ufukta, gelmeyecek bir gemiyi beklerim.
    Her gün batımı yeni bir hüzün getirir,
    Her dalga yeni bir hayal kırıklığı sürükler.
    Rüzgâr, eski şarkıları mırıldanır kulağıma,
    Yağmur, gözyaşlarıma karışır, ıslatır ruhumu.
    Bu kayıp rıhtımda zaman durmuş sanki,
    Ne bir giden var, ne de bir gelen.
    Sadece ben ve yalnızlığım,
    Bir de denizin sonsuz hüznü.

  • Yorgun Kalp

    Yılların yorgunluğu çökmüş omuzlarıma,
    Kalbimin her atışı bir sitem, bir pişmanlık.
    Aşklar eskimiş, umutlar tükenmiş,
    Geriye kalan sadece derin bir sessizlik.
    Ne bir heyecan kıpırdatır içimi,
    Ne de bir hayal süsler gecelerimi.
    Aynada gördüğüm suret yabancı,
    Gözlerinde kaybolmuş bir zamanın izleri.
    Her gün biraz daha ağırlaşır yüküm,
    Her adım biraz daha zorlaşır.
    Bu hayat, bitmeyen bir yolculuk,
    Ve ben, bu yolculuğun yorgun yolcusu.
    Ne bir mola yeri görünür,
    Ne de bir varış umudu.
    Sadece yürürüm, yürürüm,
    Yorgun kalbimin sesiyle.

  • Neon Işıkları Altında

    Şehrin neon ışıkları vurur yüzüme,
    Her biri başka bir yalanın parıltısı.
    Kaldırımlarda yürürüm, kaybolmuş bir gölge gibi,
    Bu kalabalıkta yapayalnız, bu gürültüde dilsiz.
    Barlar, batakhaneler, ucuz aşkların pazarı,
    Her köşe başında bir günah, her yüzde bir maske.
    Ben, bu sahte dünyanın firari bir mahkûmu,
    Gerçeği ararım, bulamam, kaybolurum.
    Her kadeh yeni bir unutuş vaat eder,
    Her sigara dumanı yeni bir hayal çizer.
    Ama bilirim, sabah olduğunda her şey aynı olacak,
    Yine aynı yalanlar, yine aynı sahtelikler.
    Ve ben, bu neon ışıkları altında,
    Kendi karanlığımda boğulmaya devam edeceğim.

  • Unutulmuş Mektup

    Tozlu bir çekmecede, yıllanmış bir zarf,
    İçinde unutulmuş bir mektup,
    Solgun mürekkeple yazılmış satırlar,
    Bir zamanlar yaşanan bir aşkın son tanığı.

  • Mahpusun Şarkısı

    Dört duvar arasında yankılanır sesim,
    Bir mahpusun şarkısı bu, özgürlüğe hasret.
    Demir parmaklıklar ardında sayarım günleri,
    Her gün bir umut eksilir, her gece bir keder eklenir.
    Geceleri rüyalarımda uçarım göklere,
    Kanatlarımda sevdiğimin hayali.
    Sabah olur, yine aynı hücre, aynı karanlık,
    Ama vazgeçmem umut etmekten, direnmekten.
    Bir gün kırılacak bu zincirler, açılacak bu kapılar,
    O zaman en güzel şarkımı söyleyeceğim,
    Özgürlüğün türküsünü, aşkın ezgisini.
    Ve o gün, zindan duvarları bile alkışlayacak beni,
    Mahpusun şarkısı yankılanacak tüm evrende.