Kategori: Şiir

  • Son Sigara

    Gecenin son sigarasını yakarım,
    Dumanında kaybolur düşüncelerim.
    Küllerinde birikir geçmişin pişmanlıkları,
    Her nefes yeni bir hüzün çeker içime.
    Bu şehir uyur, ben uyanık,
    Yıldızlar şahidim olur, ay sırdaşım.
    Kelimeler yetmez anlatmaya içimdeki fırtınayı,
    Suskunluğum en büyük çığlığımdır aslında.
    Her şey bir film şeridi gibi geçer gözlerimin önünden,
    Yaşananlar, yaşanamayanlar, yarım kalanlar.
    Bir ah çekerim derinden, bir damla yaş süzülür yanağımdan,
    Bu son sigara, belki de bir vedadır hayata.
    Ya da yeni bir başlangıcın habercisi, kim bilir?
    Dumanı savrulur gider gecenin karanlığına,
    Tıpkı benim gibi, kaybolur sonsuzlukta.
    Geriye kalan sadece bir izmarit,
    Bir de küllenen umutlar.

  • Kayıp Rıhtım

    Deniz çekilmiş ruhumdan, geriye kalmış bir kayıp rıhtım,
    Gemiler uğramaz olmuş, martılar küsmüş.
    Yosun tutmuş taşlarında eski aşkların izleri,
    Dalgalar fısıldar unutulmuş yeminleri.
    Ben, bu rıhtımın bekçisi, yalnız ve umutsuz,
    Gözlerim ufukta, gelmeyecek bir gemiyi beklerim.
    Her gün batımı yeni bir hüzün getirir,
    Her dalga yeni bir hayal kırıklığı sürükler.
    Rüzgâr, eski şarkıları mırıldanır kulağıma,
    Yağmur, gözyaşlarıma karışır, ıslatır ruhumu.
    Bu kayıp rıhtımda zaman durmuş sanki,
    Ne bir giden var, ne de bir gelen.
    Sadece ben ve yalnızlığım,
    Bir de denizin sonsuz hüznü.

  • Yorgun Kalp

    Yılların yorgunluğu çökmüş omuzlarıma,
    Kalbimin her atışı bir sitem, bir pişmanlık.
    Aşklar eskimiş, umutlar tükenmiş,
    Geriye kalan sadece derin bir sessizlik.
    Ne bir heyecan kıpırdatır içimi,
    Ne de bir hayal süsler gecelerimi.
    Aynada gördüğüm suret yabancı,
    Gözlerinde kaybolmuş bir zamanın izleri.
    Her gün biraz daha ağırlaşır yüküm,
    Her adım biraz daha zorlaşır.
    Bu hayat, bitmeyen bir yolculuk,
    Ve ben, bu yolculuğun yorgun yolcusu.
    Ne bir mola yeri görünür,
    Ne de bir varış umudu.
    Sadece yürürüm, yürürüm,
    Yorgun kalbimin sesiyle.

  • Neon Işıkları Altında

    Şehrin neon ışıkları vurur yüzüme,
    Her biri başka bir yalanın parıltısı.
    Kaldırımlarda yürürüm, kaybolmuş bir gölge gibi,
    Bu kalabalıkta yapayalnız, bu gürültüde dilsiz.
    Barlar, batakhaneler, ucuz aşkların pazarı,
    Her köşe başında bir günah, her yüzde bir maske.
    Ben, bu sahte dünyanın firari bir mahkûmu,
    Gerçeği ararım, bulamam, kaybolurum.
    Her kadeh yeni bir unutuş vaat eder,
    Her sigara dumanı yeni bir hayal çizer.
    Ama bilirim, sabah olduğunda her şey aynı olacak,
    Yine aynı yalanlar, yine aynı sahtelikler.
    Ve ben, bu neon ışıkları altında,
    Kendi karanlığımda boğulmaya devam edeceğim.

  • Unutulmuş Mektup

    Tozlu bir çekmecede, yıllanmış bir zarf,
    İçinde unutulmuş bir mektup,
    Solgun mürekkeple yazılmış satırlar,
    Bir zamanlar yaşanan bir aşkın son tanığı.

  • Mahpusun Şarkısı

    Dört duvar arasında yankılanır sesim,
    Bir mahpusun şarkısı bu, özgürlüğe hasret.
    Demir parmaklıklar ardında sayarım günleri,
    Her gün bir umut eksilir, her gece bir keder eklenir.
    Geceleri rüyalarımda uçarım göklere,
    Kanatlarımda sevdiğimin hayali.
    Sabah olur, yine aynı hücre, aynı karanlık,
    Ama vazgeçmem umut etmekten, direnmekten.
    Bir gün kırılacak bu zincirler, açılacak bu kapılar,
    O zaman en güzel şarkımı söyleyeceğim,
    Özgürlüğün türküsünü, aşkın ezgisini.
    Ve o gün, zindan duvarları bile alkışlayacak beni,
    Mahpusun şarkısı yankılanacak tüm evrende.

  • Melankoli İstasyonu

    Ruhumun treni kalkar her gece,
    Melankoli istasyonundan hüzün diyarına.
    Vagonlarında birikmiş anılar,
    Pencerelerinden akar gider kayıp umutlar.
    Raylarda yankılanır geçmişin pişmanlıkları,
    Her durak bir hayal kırıklığı, her mola bir veda.
    Bu yolculuk bitmez, bu hasret dinmez,
    Ne bir varış noktası görünür, ne de bir dönüş bileti.
    Ben, bu trenin yorgun yolcusu,
    Valizimde biriktirdiğim kederlerle,
    Sonsuzluğa doğru ilerlerim sessizce.
    Her istasyonda biraz daha eksilirim,
    Her vedada biraz daha ölürüm.

  • Asfalt Çiçeği

    Betonların arasında yeşeren bir umuttur hayat,
    Tıpkı bir asfalt çiçeği gibi, inatçı ve kırılgan.
    Egzoz dumanları arasında arar güneşi,
    Kamyonların gürültüsünde duyar rüzgarın sesini.
    Her sabah yeniden doğar, her gece yeniden ölür,
    Ama vazgeçmez yaşamaktan, direnmekten.
    Kök salar en imkansız yerlere,
    Bir avuç toprakta bir dünya yaratır kendine.
    Ve ben, o asfalt çiçeğinde görürüm kendimi,
    Hayata tutunmaya çalışan bir garip yolcu.

  • Kırık Dökük Bir Aşk

    Kalbimin enkazında dolaşır hayaletin,
    Kırık dökük bir aşkın anılarıyla.
    Gözyaşlarımla sularım solan umutları,
    Her nefes bir ah, her an bir özlem.
    Unutamam seni.

  • Gece Yarısı Monologu

    Saatler gece yarısını vurduğunda,
    İçimdeki canavar uyanır, fısıldar kulağıma.
    Maskeler düşer, yalanlar soyunur,
    Çırılçıplak kalır ruhum, en karanlık arzularıyla.
    Bu şehir bir sahne, ben tek kişilik bir oyun,
    Rolüm kayıp, repliklerim unutulmuş.
    Her sokak bir labirent, her çıkmaz bir tuzak,
    Ve ben, bu gece yarısı monologunda,
    Kendi kendimle hesaplaşırım.