Kategori: Şiir

  • Kavuşmalar Yolu

    Kavuşmalar görüyorum her an türlü kavuşmalar
    Düşünce kavuşması, umutlar kavuşması, eski yüzler kavuşması
    Hepsi de beni sarıyorlar, hepsi de bir rüzgar yumuşaklığında
    Gördüm sözün ki anlamlı, gördüm suskunun ki derin
    Gördüm ama ne, gördüm ama niye, gördüm ama bu kadar zaman
    Aynı bir zamanlar yolu, aynı bir o kadar eski.
    Kavuşmalar görüyorum, kalp ortası gibi kalbimde
    Özlemde el, hasrette dil, aynada yüz
    El oluyorlar birden, bu eller de hayatı yeniden yapanları
    Yüzü aynaya gösterenleri bunlar, kuşlara kanatça yükseklik
    Kederden sevinmeyi, kayıptan bulmayı çıkaran bunlar da
    İşte kısadan uzun, işte siyahtan beyaza kalabalığı
    Kavuşmalar görüyorum durmadan el olan kavuşmalar
    Başlama elleri, çocuksu, anlamsız, gelecekli.
    Dokunma elleri vardı tenimde titreyen anılarıma
    Yaralardan gelenleri yarayı da bir iyileştirici yapan
    Ayrılık kavuşmaları, veda kavuşmaları, gözyaşı taşıyan kavuşmalar
    Kavuşmalar, kışta, yazda ilkbaharda
    _Kıştan, yazdan, ilkbahardandı elleri-
    Yol gözleri, yorgun-umutlu, ter gözleri uzaklarda
    En zayıfı bu: savaşlarda, en ışıltılısı aşklardaki
    Bitti elleri onlar bitti.

  • Uçup Giden Sevinç

    O eski neş’e tükenecek,
    Bir balon misali göğe yükselip,
    Sonsuzluğa karışacak.
    Tüm kahkahalar silinecek,
    Yüzlerde beliren o tatlı tebessüm,
    Birer birer kaybolacak anılarda,
    Yalnızlık derin bir gölge gibi çökecek.
    Her coşku dinecek,
    Bir mum alevi gibi sönüp,
    Geride sadece kül kalacak.
    Ama yine de sevin, doyasıya içinizden geldiği gibi,
    Çünkü her hüzün bir gün bitecek,
    Her karanlık aydınlığa dönecek,
    Her düş kırıklığı yeni bir umut doğuracak.
    Unutmayın, hayat acı tatlı bir döngü,
    Ve coşku, en güzel renkleriyle,
    Bu döngüye anlam katacak.

  • Yitik Zamanın İzdüşümü

    Bir nefeslik ömür, arar durur kayıp vuslatı,
    Yürek yangın yeri, kül savurur sonsuz ıssızlığı.
    Dün yarına gebe, bir umut yeşertir gizlice,
    Anılar birer birer, dökülür yaprak misali.

    Aşk bir muamma, çözülmez sır perdesi,
    Gönül bir derviş, arar durur kendi derdini.
    Yalan dünya döner durur, boş vaatlerle,
    Hakikat bir ışık, aydınlatır karanlığı.

    Bir gün elbet,
    Vuslat doğar,
    Güneş gibi.

  • Sessiz Feryatlar Şehri

    Sokak taşları suskun, lakin çığlıklar her nefeste,
    Bir şehir ki vicdanı kayıp, yankısı hep enkaz altında.
    Yüzler maskeler ardında gizli, ne dost belli ne de düşman,
    Hakikat bir sis perdesi, yalanlar kol gezer meydan.
    İtiraz bir suç, suskunluk erdem olmuş bu çağda,
    Gözler kör, kulaklar sağır, adalet çoktan unutulmuş.
    Ne bir ışık var ufukta, ne de bir umut belirtisi.
    Bir yabancılaşma ki, ruhlar terk ediyor bedeni,
    Komşuluk ölmüş, merhamet gömülmüş derine.
    Her köşe başında bir çaresizlik, bir yoksulluk,
    Yükselen binalar, alçalan insanlık onuru.
    Sevgi yara olmuş, nefret kanat germiş havaya,
    Bu şehrin kalbi atmıyor, sadece acı çekiyor.
    Yarınlar meçhul, ümitler tükenmiş,
    Bir sessizlik ki, bin feryadı bastırır.
    Bu şehir bizim, bu acı bizim,
    Değişim mümkün mü, yoksa her şey bitmiş mi?
    Uyan ey şehir, silk o ölü toprağı,
    Yeşert yeniden umutları, sevdayı.

  • Yüz, Ses, Gölge

    Suretini siler akılla
    Birkaç ayrılık önceki yüz
    Sesini yutar şehir
    Yolunu kaybederken kalabalık
    Şehre kimlik kazıyor
    Yorgunluk yayılıyor gözlerine
    Ağır
    Ağır
    Yorgunluk
    Birkaç suret her kalabalıkta
    Bir şehir kaç surete dönerse
    Batıya edilen sitem
    Yüz, ses, gölge hakkı
    Umutlarına çoğalan caddeler
    Geleceğini şekillendiren zaman
    Hayat ve sitem kuşatırken ruhu

  • Kayboluş İhtimali

    Bana böyle bakma ne olursun
    Gözlerin derya deniz
    Sanki beni alıp götürecek
    Uzaklara, bilinmezlere
    Tutunacak dalım yok benim
    Bana böyle bakma ne olursun
    Bir gölge gibi yaşarım ben
    Kimse anlamaz derdimi
    Herkes kendi telaşında
    Koşturup dururlar boş yere
    Benimse bir umudum kalmadı
    Bir gölge gibi yaşarım ben
    Ellerim buz gibi titriyor
    Kimse ısıtamaz artık
    Yalnızlık benim kaderim oldu
    Sensiz geçen her günüm ziyan
    Unut beni, sil hatıraları
    Ellerim buz gibi titriyor
    Git artık
    Dönme sakın
    Dayanamam.

  • Yazgı Utansın

    Gönül ver, bilmezse kıymet utansın!
    Sevdaya düşmeyen yürek utansın!
    Vakit geldi, geçti, ömür tükendi,
    Derdini anlamayan felek utansın!
    Yol uzun, dikenli, yoldaş nerede?
    Eğer yalnızsan, ayak utansın!
    Söz verdin, tutmadın, ahdın nerede?
    Unutan o diller utansın!
    Yüksekten uçarken düştün çamura,
    Tutmayan eller utansın!

  • Yalnızlığa Yemin

    Benliğim kırık dökük aynası,
    Her bakışta bin parça eder beni.
    Ne çıkar, yüzümde saklasam yası?
    Görünmez bir el, hep iter beni!
    Gözlerim dolmuş umut denizine,
    Çırpınan ruhum hasret sesine.
    Sarılmak isterdim bir kez nefesine,
    Yalnızlığa yemin, asla dönemem geri!
    Kalbimde biriken keder tufanı,
    Her fırtınada savurur beni.
    Yüreğimde dinmeyen aşkın yangını,
    Küllerimden doğsam, yine sevemem seni!

  • Zamansız Ziyaret

    Vakit tamam olmadan çıkagelmiş,
    Solgun bir gül gibi yüzü;
    Saçları dağılmış, karmakarışık,
    Ruhunu yorgunluğa bırakmış.
    İçinde umutsuzluk var, biliyorum;
    Var, bende de var ama…
    Erken ki!
    Böyle de gidilmez ki!
    Hayat daha yaşanacak,
    Belki de pişmanlıklar var.
    Öylece bırakıp gitmek olmaz,
    Daha yaşanacak nice zamanlar var.
    Belki de geç kalmışsın,
    Belki de erkenden gitmişsin.
    Ölümün saati belli mi ki?
    Gelecekmiş gibi hissettim,
    Belki de gelmişsindir.
    Ne acele ettin böyle,
    Henüz vakit varken gitmişsin;
    Yarım kalmış bir şarkı gibi,
    Daha söylenecek sözler varken,
    Böyle yarım bırakılmaz ki.
    Ardında gözü yaşlı bırakıp,
    Böyle de çekip gidilmez ki!

  • Sonsuz Devinim

    Kim dedi, tükendi?
    Bak, işte.
    Öyle bir akış ki bitmez içimde;
    Durmadan, hep.
    Bir kıvılcım yeter, yangına döner,
    Bazen eser, bazen gürler.
    Kim bilir, ne zaman diner?
    Saklı bir güç, bekler.
    Ne zaman coşar, kimse bilmez.
    Bazen fısıltı, bazen bir deniz.
    Her şeyde var, her yerde giz.
    Dönüşür durur, hiç değişmez.
    Bilmeyi bırak, sadece hisset.