Kavuşmalar görüyorum her an türlü kavuşmalar
Düşünce kavuşması, umutlar kavuşması, eski yüzler kavuşması
Hepsi de beni sarıyorlar, hepsi de bir rüzgar yumuşaklığında
Gördüm sözün ki anlamlı, gördüm suskunun ki derin
Gördüm ama ne, gördüm ama niye, gördüm ama bu kadar zaman
Aynı bir zamanlar yolu, aynı bir o kadar eski.
Kavuşmalar görüyorum, kalp ortası gibi kalbimde
Özlemde el, hasrette dil, aynada yüz
El oluyorlar birden, bu eller de hayatı yeniden yapanları
Yüzü aynaya gösterenleri bunlar, kuşlara kanatça yükseklik
Kederden sevinmeyi, kayıptan bulmayı çıkaran bunlar da
İşte kısadan uzun, işte siyahtan beyaza kalabalığı
Kavuşmalar görüyorum durmadan el olan kavuşmalar
Başlama elleri, çocuksu, anlamsız, gelecekli.
Dokunma elleri vardı tenimde titreyen anılarıma
Yaralardan gelenleri yarayı da bir iyileştirici yapan
Ayrılık kavuşmaları, veda kavuşmaları, gözyaşı taşıyan kavuşmalar
Kavuşmalar, kışta, yazda ilkbaharda
_Kıştan, yazdan, ilkbahardandı elleri-
Yol gözleri, yorgun-umutlu, ter gözleri uzaklarda
En zayıfı bu: savaşlarda, en ışıltılısı aşklardaki
Bitti elleri onlar bitti.
Kategori: Şiir
Kavuşmalar Yolu
Uçup Giden Sevinç
O eski neş’e tükenecek,
Bir balon misali göğe yükselip,
Sonsuzluğa karışacak.
Tüm kahkahalar silinecek,
Yüzlerde beliren o tatlı tebessüm,
Birer birer kaybolacak anılarda,
Yalnızlık derin bir gölge gibi çökecek.
Her coşku dinecek,
Bir mum alevi gibi sönüp,
Geride sadece kül kalacak.
Ama yine de sevin, doyasıya içinizden geldiği gibi,
Çünkü her hüzün bir gün bitecek,
Her karanlık aydınlığa dönecek,
Her düş kırıklığı yeni bir umut doğuracak.
Unutmayın, hayat acı tatlı bir döngü,
Ve coşku, en güzel renkleriyle,
Bu döngüye anlam katacak.Yitik Zamanın İzdüşümü
Bir nefeslik ömür, arar durur kayıp vuslatı,
Yürek yangın yeri, kül savurur sonsuz ıssızlığı.
Dün yarına gebe, bir umut yeşertir gizlice,
Anılar birer birer, dökülür yaprak misali.Aşk bir muamma, çözülmez sır perdesi,
Gönül bir derviş, arar durur kendi derdini.
Yalan dünya döner durur, boş vaatlerle,
Hakikat bir ışık, aydınlatır karanlığı.Bir gün elbet,
Vuslat doğar,
Güneş gibi.Sessiz Feryatlar Şehri
Sokak taşları suskun, lakin çığlıklar her nefeste,
Bir şehir ki vicdanı kayıp, yankısı hep enkaz altında.
Yüzler maskeler ardında gizli, ne dost belli ne de düşman,
Hakikat bir sis perdesi, yalanlar kol gezer meydan.
İtiraz bir suç, suskunluk erdem olmuş bu çağda,
Gözler kör, kulaklar sağır, adalet çoktan unutulmuş.
Ne bir ışık var ufukta, ne de bir umut belirtisi.
Bir yabancılaşma ki, ruhlar terk ediyor bedeni,
Komşuluk ölmüş, merhamet gömülmüş derine.
Her köşe başında bir çaresizlik, bir yoksulluk,
Yükselen binalar, alçalan insanlık onuru.
Sevgi yara olmuş, nefret kanat germiş havaya,
Bu şehrin kalbi atmıyor, sadece acı çekiyor.
Yarınlar meçhul, ümitler tükenmiş,
Bir sessizlik ki, bin feryadı bastırır.
Bu şehir bizim, bu acı bizim,
Değişim mümkün mü, yoksa her şey bitmiş mi?
Uyan ey şehir, silk o ölü toprağı,
Yeşert yeniden umutları, sevdayı.Yüz, Ses, Gölge
Suretini siler akılla
Birkaç ayrılık önceki yüz
Sesini yutar şehir
Yolunu kaybederken kalabalık
Şehre kimlik kazıyor
Yorgunluk yayılıyor gözlerine
Ağır
Ağır
Yorgunluk
Birkaç suret her kalabalıkta
Bir şehir kaç surete dönerse
Batıya edilen sitem
Yüz, ses, gölge hakkı
Umutlarına çoğalan caddeler
Geleceğini şekillendiren zaman
Hayat ve sitem kuşatırken ruhuKayboluş İhtimali
Bana böyle bakma ne olursun
Gözlerin derya deniz
Sanki beni alıp götürecek
Uzaklara, bilinmezlere
Tutunacak dalım yok benim
Bana böyle bakma ne olursun
Bir gölge gibi yaşarım ben
Kimse anlamaz derdimi
Herkes kendi telaşında
Koşturup dururlar boş yere
Benimse bir umudum kalmadı
Bir gölge gibi yaşarım ben
Ellerim buz gibi titriyor
Kimse ısıtamaz artık
Yalnızlık benim kaderim oldu
Sensiz geçen her günüm ziyan
Unut beni, sil hatıraları
Ellerim buz gibi titriyor
Git artık
Dönme sakın
Dayanamam.Yazgı Utansın
Gönül ver, bilmezse kıymet utansın!
Sevdaya düşmeyen yürek utansın!
Vakit geldi, geçti, ömür tükendi,
Derdini anlamayan felek utansın!
Yol uzun, dikenli, yoldaş nerede?
Eğer yalnızsan, ayak utansın!
Söz verdin, tutmadın, ahdın nerede?
Unutan o diller utansın!
Yüksekten uçarken düştün çamura,
Tutmayan eller utansın!Yalnızlığa Yemin
Benliğim kırık dökük aynası,
Her bakışta bin parça eder beni.
Ne çıkar, yüzümde saklasam yası?
Görünmez bir el, hep iter beni!
Gözlerim dolmuş umut denizine,
Çırpınan ruhum hasret sesine.
Sarılmak isterdim bir kez nefesine,
Yalnızlığa yemin, asla dönemem geri!
Kalbimde biriken keder tufanı,
Her fırtınada savurur beni.
Yüreğimde dinmeyen aşkın yangını,
Küllerimden doğsam, yine sevemem seni!Zamansız Ziyaret
Vakit tamam olmadan çıkagelmiş,
Solgun bir gül gibi yüzü;
Saçları dağılmış, karmakarışık,
Ruhunu yorgunluğa bırakmış.
İçinde umutsuzluk var, biliyorum;
Var, bende de var ama…
Erken ki!
Böyle de gidilmez ki!
Hayat daha yaşanacak,
Belki de pişmanlıklar var.
Öylece bırakıp gitmek olmaz,
Daha yaşanacak nice zamanlar var.
Belki de geç kalmışsın,
Belki de erkenden gitmişsin.
Ölümün saati belli mi ki?
Gelecekmiş gibi hissettim,
Belki de gelmişsindir.
Ne acele ettin böyle,
Henüz vakit varken gitmişsin;
Yarım kalmış bir şarkı gibi,
Daha söylenecek sözler varken,
Böyle yarım bırakılmaz ki.
Ardında gözü yaşlı bırakıp,
Böyle de çekip gidilmez ki!Sonsuz Devinim
Kim dedi, tükendi?
Bak, işte.
Öyle bir akış ki bitmez içimde;
Durmadan, hep.
Bir kıvılcım yeter, yangına döner,
Bazen eser, bazen gürler.
Kim bilir, ne zaman diner?
Saklı bir güç, bekler.
Ne zaman coşar, kimse bilmez.
Bazen fısıltı, bazen bir deniz.
Her şeyde var, her yerde giz.
Dönüşür durur, hiç değişmez.
Bilmeyi bırak, sadece hisset.