1988’de uyandım
uyanır uyanmaz koşmaya başladım
düşe kalka bir ömür sürdüm
beş yaşımda mahallede haylazlık ettim
yirmi beşimde şehirde idealist bir öğrenci
elli beşimde yine şehirde kayıp bir yabancı
ve on yaşımdan beri aklımla cebelleşirim
kimi insan kuşların, kimi denizlerin sırrını çözer
ben ise zihnin labirentlerini
kimi insan gökyüzünün haritasını çıkarır ezbere
ben aklın haritasını
hem zirvelere tırmandım hem de dipsiz kuyulara düştüm
övgüler aldım yerildim de ve bilmediğim duygu yok gibidir
otuzumda beni susturmak istediler
kırk sekizimde aklımın bana yeterli olduğunu söylediler
söyleyenler oldu
otuz altımda bir düşünceyi ifade etmek için aylarca uğraştım
elli dokuzumda bir kararımdan bir ömür pişmanlık duydum
Freud’u okumadım ama düşüncelerimi anlamaya çalıştım
Jung’u inceledim ama cevapları içimde aradım
aklımı zincirlemeye kalktılar
başaramadılar
karanlık odalarda da aklımı kaybetmedim
elli birde yalnız bir adada aklımla yüzleştim
elli ikide kırık bir kalple düşüncelerimi susturdum
sevdiğim fikirleri savundum
bir zerre pişman olmadım
ihanet etmedim inandıklarıma
konuşmadım arkasından yol arkadaşlarımın
düşündüm ama boş durmadım
hep aklımın teriyle kazandım ekmeğimi ne mutlu bana
başkalarının hatalarından ders çıkardım yalan söylemedim
yalan söyledim birilerini korumak için
ama kendimi de kandırdım bazen
bindim trene uçağa otomobile
çoğu binemiyor
felsefe okudum
çoğu okuyamıyor adını bile duymamış felsefenin
çoğunun gittiği bazı yerlere ben gitmedim çocukluğumdan beri
şarlatana soytarıya yalancıya
ama bazen aklıma şeytan uydu
kitaplarım raflarda tozlanır
aklım ise her gün yeni bir soruyla uyanır
bunamadım henüz
bunamam da şart değil
ünlü filan olacağım yok
hevesli de değilim bu işe
bir de savaşa girmedim
siperlere de girmedim gece yarıları
bombardımana da maruz kalmadım
ama tutuldum akıl oyunlarına
sözün kısası dostlar
bugün köşemde düşünmekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
aklımdan neler geçer daha
kim bilir.