Kalabalık bir tren garında,
Bekleyen bir yolcuyum şimdi.
Gözlerim tabelalarda,
Gelmeyecek bir treni arar.
Her düdük sesi yeni bir umut,
Her anons yeni bir hayal kırıklığı.
İnsanlar gelir, insanlar gider,
Herkesin bir hikayesi, bir telaşı var.
Benimse ne gidecek bir yerim,
Ne de bekleyenim var.
Sadece bu kalabalıkta bir yabancı,
Bu bekleyişin esiri.
Zaman ağır aksak ilerler,
Trenler gelir, trenler gider,
Ama benim trenim hiç gelmez.
Bu garda unutulmuş bir ruhum ben,
Sonsuz bir bekleyişe mahkûm.
Şiirler
Tren Garında Bekleyiş
Paslı Salıncak
Çocukluğumun bahçesinde unutulmuş bir salıncak,
Paslanmış zincirleri gıcırdar rüzgârda.
Üzerinde kahkahalarımın hayaleti sallanır,
Kayıp bir masumiyetin türküsünü söyler.
O salıncakta ne hayaller kurmuştum,
Ne umutlar yeşertmiştim içimde.
Şimdi ise sadece paslı bir anı,
Geçmişin tozlu raflarında unutulmuş.
Ama bazen, rüzgâr estiğinde,
O gıcırtıyı duyarım yeniden,
Ve çocukluğumun bahçesine dönerim,
Bir anlığına da olsa,
O paslı salıncakta sallanırım.Şehir Uykuda
Sokak lambaları sarı gözlerle süzer geceyi,
Asfalt ağlar sessizce, kimsesizliğe.
Binalar, devasa mezar taşları gibi dikilir,
Uyuyan şehrin üzerine bir kâbus çöker.
Ben, bu uykusuzluğun nöbetçisi,
Penceremde bir hayaletle demlenirim.
Radyoda eski bir blues çalar,
Kaybedenlerin türküsü bu, en derinden.
Ve bilirim, sabah olduğunda,
Bu şehir yine maskesini takacak,
Hiçbir şey olmamış gibi davranacak.
Ama ben unutmam,
Gecenin karanlığında gördüklerimi,
Şehrin uykusunda fısıldanan sırları.Kağıttan Gemi
Çocukluğumdan kalma bir kağıttan gemi,
Hayallerimi yükleyip salıverdim denize.
Dalgalarla boğuştu, rüzgarlarla savruldu,
Ama batmadı, yüzmeye devam etti.
Umutlarım gibi, inatçı ve kırılgan,
Her fırtınadan sonra yeniden doğdu.
Şimdi nerede, hangi kıyılara vurdu, bilmem,
Belki bir çocuğun elinde, belki okyanusun derinliklerinde.
Ama bilirim ki o gemi hala yüzüyor,
Hayallerimi taşıyor bilinmez diyarlara.
Ve ben, o kağıttan geminin kaptanı,
Her zaman yeni bir yolculuğa hazırım,
Yeni umutlara, yeni maceralara.
Çünkü hayat, o kağıttan gemi gibi,
Ne kadar batarsa batsın,
Her zaman yeniden yüzebilir.Son Vapur
Ufukta kaybolan son vapurun ardından bakarım,
Götürdüğü umutlar, bıraktığı hüzün.
Martıların çığlıkları eşlik eder vedama,
Denizin tuzu karışır gözyaşlarıma.
Bu liman, ayrılıkların mekanı,
Her gelen gider, her kavuşma bir son bulur.
Ve ben, bu limanda bekleyen bir yolcu,
Gelmeyecek bir gemiyi, dönmeyecek bir sevgiliyi.
Güneş batar, gece çöker,
Yalnızlığım daha da derinleşir.
Ama yine de beklerim,
Belki bir mucize olur,
Belki son vapur geri döner.Gölgedeki Dansçı
Karanlık bir odada, tek başına dans eden bir gölge,
Müziği sessizlik, ritmi kalp atışları.
Her figürü bir hüzün, her adımı bir özlem,
Bu dans, bitmeyen bir arayışın ifadesi.
Kime dans eder, neyi anlatır, bilinmez,
Belki kayıp bir sevgiliye, belki yitirilmiş bir umuda.
Gölgesi uzar, kısalır, duvarlarda can bulur,
Ama hep yalnızdır, hep karanlıktadır.
Ve ben, o gölgedeki dansçıyı izlerim,
Kendi yalnızlığımı, kendi hüznümü görürüm onda.
Bu sonsuz dansta, ikimiz de kaybolmuşuzdur,
Birbirimize ulaşamadan, sessizce.Kırık Kadeh
Masada duran kırık bir şarap kadehi,
Dökülmüş hayallerin, yarım kalmış sevinçlerin simgesi.
Her bir parçası başka bir anıyı fısıldar,
Acı tatlı, buruk ve keskin.
O kadehten içilen son yudum,
Belki bir vedaydı, belki bir başlangıç.
Şimdi ise sadece kırık bir hatıra,
Toplanamayan, birleştirilemeyen.
Tıpkı kalbim gibi, paramparça.Paslı Anahtar
Cebimde taşıdığım eski bir paslı anahtar,
Hangi kapıyı açar, hangi sırrı saklar, bilmem.
Belki unutulmuş bir evin, belki kayıp bir hazinenin,
Ya da sadece geçmişe açılan bir kapının.
Her dokunuşta bir ürperti, her bakışta bir merak,
Bu anahtar, ruhumun derinliklerindeki bir muamma.
Onu çevirmeye korkarım, açılacak kapıdan ürkerim,
Ama bilirim, bir gün o kapıyı açmak zorundayım,
Geçmişimle yüzleşmek, kendimi bulmak için.
Ve o gün, bu paslı anahtar,
Ya en büyük pişmanlığım olacak,
Ya da en büyük kurtuluşum.Hücredeki Ay Işığı
Gecenin karanlığında, hücreme sızan bir ay ışığı,
Umut olur, teselli olur yalnızlığıma.
Duvarlardaki gölgelerle dans ederim sessizce,
Hayaller kurarım, düşlerimde özgürlüğe uçarım.
Parmaklıklar arasından seyrederim yıldızları,
Her biri bir dilek, her biri bir umut.
Bu dört duvar arasında sıkışıp kalsa da bedenim,
Ruhum kanatlanır, aşar tüm engelleri.
Aşk, uzakta bir fener gibi parlar, yol gösterir bana,
Sevdiğimin hayaliyle ısınır içim.
Her gün yeni bir mücadele, her an yeni bir direniş,
Ama bilirim, bu karanlık elbet son bulacak.
O ay ışığı, bir gün güneş olup doğacak hücreme,
Ve ben, o gün yeniden doğacağım,
Özgürlüğün ve aşkın aydınlığında.
Bu hücre, bir imtihan, bir sabır taşı,
Ve ben, bu imtihandan alnımın akıyla çıkacağım.Son Sigara
Gecenin son sigarasını yakarım,
Dumanında kaybolur düşüncelerim.
Küllerinde birikir geçmişin pişmanlıkları,
Her nefes yeni bir hüzün çeker içime.
Bu şehir uyur, ben uyanık,
Yıldızlar şahidim olur, ay sırdaşım.
Kelimeler yetmez anlatmaya içimdeki fırtınayı,
Suskunluğum en büyük çığlığımdır aslında.
Her şey bir film şeridi gibi geçer gözlerimin önünden,
Yaşananlar, yaşanamayanlar, yarım kalanlar.
Bir ah çekerim derinden, bir damla yaş süzülür yanağımdan,
Bu son sigara, belki de bir vedadır hayata.
Ya da yeni bir başlangıcın habercisi, kim bilir?
Dumanı savrulur gider gecenin karanlığına,
Tıpkı benim gibi, kaybolur sonsuzlukta.
Geriye kalan sadece bir izmarit,
Bir de küllenen umutlar.