Bir telaş bir sözden beter,
Bir telaş bir gözden beter,
Bir telaş bir histen beter,
Bir telaş bir dilden beter,
Bir telaş bir andan beter,
Bir telaş bir yoldan beter,
Bir telaş bir senden beter,
Düşerim.
Göçerim.
Ölürüm.
Giderim.
Şiirler
Gitme Çağı
Vuslatın İzleri
Hatırlar mısın?
Bir telaş vardı içimizde, uzak diyarlara ait
Beklemek bilmezdik, yollara düşerdik ansızın
Gözlerimiz umutla dolardı her yeni tanışlıkta
Bir vuslat hayali büyürdü içimizde yavaşça
Yüreğimizde bir sızı, bir arayış türküsüŞimdi sessizlik çöktü içimize, yollar uzadı
Her adımda bir pişmanlık, bir kayıp izi
Vuslat artık bir hayal, bir uzak yıldız gibi
Yalnızlık sardı dört bir yanımızı usulca
Kaybolduk kalabalıklar içinde çaresizce
Hatırlar mısın? O vuslatın izlerini…Kentten Uzak Anılar
Gözlerim dalar gider uzak bir anıya,
Şehrin gürültüsü diner, kalbimde bir sızı.
Unutulmuş bir bahçede yankılanır fısıltısı,
O çocukluk, o saflık, kaybolmuş masumiyet,
Şimdi sadece bir hayal, bir solgun hatıra.
Beton yığınları arasında sıkışmış ruhum,
Arar o kırık dökük salıncakta geçen günü,
Toprak kokusunu, güneşin sıcaklığını özlerim,
Yüzümde beliren tebessüm, bir anlık teselli,
Belki de şehirde kaybolan sadece ben değilim,
Herkesin bir umudu var, saklı bir köşede,
Şehrin karmaşasında yitip giden değerler.
Yapayalnız hissederim kendimi bu kalabalıkta,
Herkes bir telaş içinde, bir koşuşturmaca,
Kimse durup dinlemez kalbimin sesini,
Oysa ne çok şey anlatmak isterdim onlara,
Anlatmak isterdim çocukluğumun masumiyetini,
Doğanın güzelliğini, hayatın anlamını,
Şehrin sahte ışıklarına kanmamalarını.
Yine de umut var içimde,
Belki bir gün dönerim o bahçeye,
Belki bir gün yeniden bulurum kendimi.Yüreğime Düşen Kor
Bir ateş düştü içime sönmüyor
Eski yaram sanki yine kanıyor
Dün gülen yüzüm bugün gülmüyor
Garip gönlüm durmadan seni arıyor
Güneş doğsa da karanlık dünyam
Sensiz geçen her an sanki bir kıyam
Boşa geçen ömrüm eyvah eyvah
Dertlerim bir bir beni sarıyor
Fikrim dumanlı, kalbimde hüzün
Bu ayrılık bana ecelden uzun
Sensiz geçen günler sanki bir sürgün
Gözyaşım dinmeden içime akıyor
Aşkın ateşiyle yandım kül oldum
Benim için artık her şey son buldum
Hasretinle sarardım soldum
Umutlarım bir bir benden kaçıyorSükûnetin Dansı
Ruhum bir derya, kabullenmiş sükûtu;
Ne fırtına ister, ne bir deli rüzgar;
Teslimiyet denen o dingin limanda,
Bulmuş huzurunu, eylemez artık figan.
Bir zamanlar coşkun, asi bir nehirken,
Şimdi usul usul akan bir dereyim;
Kabullenmiş akıbeti, bu sükûneti severim.
Yüzleştim benliğimle, aynada gördüm;
Kendime yabancı, yorgun bir sureti.
Anladım ki direnç boşuna bir çabaymış,
Hayatın akışına bırakmak gerekmiş gemiyi.
Belki de bu teslimiyet, yeni bir başlangıçtır;
Bilinmez denizlere açılacak bir kapıdır.
Kaderime razıyım, her ne sunarsa sunsun;
Ne bir şikayetim var, ne bir sitemim;
Yeter ki içimdeki bu sükûnet bozulmasın;
Bu dinginlik benim en kıymetli hazinem.
Kabullenmek, dirençten daha güçlü bir silahtır;
Teslimiyet, ruhun en güzel dansıdır;
Artık biliyorum, en doğru yol budur.Cam Kenarı Hikayeleri
Onların, yani şehrin telaşına
Gölgeler düşmüş, soluksuz izliyorlar
Gölgeler, yani akşam, yani yorgunluk
Yani yavaş yavaş tükenen bir sigaranın
Ardında bıraktığı duman gibi silinen
Anılar bir bir, hatırlanan unutulan
Gölgeler, yani beklenen…
Sizin, yani onların aynasında
Yüzler belirmiş, yüzlerden kaçıyorlar
Yüzler, yani kayıp, yani arayış, yani geçmiş
Yani birbirine değmeyen ellerin hüznü
Bir yudum kahve kokusu, bir şarkı sesi
Yani gelmek bilmediği o uzak yarınların
Hayaliyle avundukları, bilmedikleri
Yüzler, yani yine yanıldıkları…
Onların, yani sizin dünyasında
Renkler solmuş, renksiz yaşıyorlar
Renkler, yani umut, yani sevinç, yani aşk
Yani kaybolan bir gülümsemenin izinde
Bir sokak lambasının altında durup düşünen
Gözlerdeki kırgınlık, kalpteki sızı
Renkler, yani hiç var olmamış gibi…
Sizin, yani onların içlerinde
Sessizlik büyümüş, sessizliği dinliyorlar
Sessizlik, yani veda, yani ayrılık
Yani bir tren düdüğünün yankısı gibi uzayan
Hasret, özlem, pişmanlık, binbir duygu
Sessizlik, yani yine de suskun kaldıkları…Aşkın Gezginleri
Aşkın gezginleri bilir misin nedir
yıldızlar kadar birbirine tutunmak
duyabilmek kalbinde
bir galaksinin fısıltısını
Dile düşen bir umutsa sevdan
bırak kendini evrenin akışına canım
savursun seni o andan bu ana
o nebula’dan bu nebula’ya
Yalnızlıktan tat almışsan
aşkın ne olduğunu bilemezsin demektir
hareketlenmez ruhunun boşluğu
aydınlanmaz zihninin karanlık dehlizi
Umutsuzluk senin gölgen ise
hayata tutunmak bir nefestir sevgilim
çiçeklenir gönlünün bahçesi
rengarenk hayallerinle yeniden
Yeniden doğarsın her sabah
güneşin ışığında erir tüm kaygıların
Aşkın gezginleri bilir bunu
yaşam bir serüven sonsuzluğa doğruKuşlar Tedirgindir
Güneşi ayı birak
Denizi kumları birak
Yalanı ve yalnızlıkları birak
Yolları ve şehirleri birak
Evet
Şehirleri özellikle birak
Çünkü kuşlar tedirgindir
Her göçün yorgun kanadı
Dayanır sanılır yeni bir güne
Ve gökyüzünün boşluğundan
Bir yuva umuduyla süzülmeye
Kaybolan mevsimlerin hüznü
Tüylerine sinmiş bir keder duygusu
Dalları yaprakları bütün öbür boşluklar umutlar
Hakkım var mıdır bunları görmeye
– vardır
Sabah uyanırken ve uyurken
Yeşilden sarıya dönerken ve sarıdan yeşile dönerken
Ve gölde ve ovada
Hakkım vardır –
Çünkü en azından dünyadan
Yurtsuz göçmenler geçer
Kimsesiz çocuklar geçer
Umutsuz yürekler geçer
Kanat sesleri duyulur geceleri
Ve onların anneleri ve babalarıyla
Ve bilinmez sanılır geleceği
Bir kuş gözlemcisinin
Oysa kesinlikle yazılmıştır
Her ayrılık mektubunda
Asıl olan tedirginliktir
Her yerdedir
Umutsuzluk o yüzden yakındır
Evet tedirginlik, yok olsun bütün sevinçler
Kanat sesi var mı, toprak kokusu nerde
Sıcak yuva özlemi, güvenli liman nerede
Güneş görmemiş fidan
Fidan görmemiş güneş
Ve terk edilmiş park bankları
Ve yalnız seyyahlar
Ve istedikleri yerlerde
Huzuru bulamayanlar
Hem bozkır ortasında
Hem şehir meydanında
Bir umut ışığına bunlarla birlikte bakanlar
Her yerde değildir
Kuşlar tedirgindir
Artık her şeyi gördük
Ve birlikte anladık
Ve anladık ki her şey bir kaçış
Bir bakışta
Ve kaçış
Başarılmamış bir hayattır
Dünyanın ortasında kaybolmuş bir iz
Kaçış, insanın kendi kanadı
Gökyüzünde taşınan umut
Yuvasına dönmeyen kuş
Karanlıklarda susan kuşların
Bir insanın çaresizliğine dönüşü
Bir insan çaresizliği olmaya
Çünkü kuşlar tedirgindir
– İşte o zaman diyorum ki –
Uçuşun zor olsun senin
Her şey unuttursun seni
Çünkü kuşlar tedirgindir
Ve silecektir hüznüyle dünyayı
– İkimize bir yuva elbette yetmez
Türlü şeylerin unutulduğu –
Diriliğe özgürlüğe huzura
Artık ayıp olan huzura
Çünkü kuşlar tedirgindir
Tedirgin.İncinmiş Sözler
Çevrende bir duvar ördün, erişilmez kıldın kendini
Gerçeğin acısıyla yüzleşmek yerine kaçmakta aklın
Yalan bir gülüşle saklamaktasın içindeki derin kırgınlığı
Ve fısıltıyla yayılmakta ruhunun dehlizlerinde bir yangın…
Oysa hakikat bir ayna, yansıtır tüm çıplaklığıyla seni
Kabul etmek zor olsa da, kurtuluşun belki de orada gizli
Maskeler düşer bir gün, kalır yalnızca özün ve kimliğin
Korkma, bırak aksın gözyaşların, temizlesin yüreğindeki kiri.
Dürüstlük bir liman, demir atılabilecek güvenli bir yer
Yüzleş kendinle, kabullen hatalarını ve acılarını,
Yeniden doğmak için bir fırsat bu, vazgeçme sakın
Unutma, doğrulukla yeşerir umutlar, karanlıklar aydınlanır
Ve sükunetle dinle kalbinin sesini, o sana doğru yolu gösterir
Belki de en büyük cesaret, kendi gerçeğinle barışmaktır.BAŞLANGIÇLAR LİMANI
Şişeler denize…
Savrulan aşklar, yeminler unutulmuş,
Bir limandı belkide.Demir attım her yüze, her söze,
Her limanda bir başka hikaye,
Her veda bir umut belki de,
Yine de sığınamadım sana.Yelkenler fora, rüzgarla savrulurken,
Aklım firarda, kalbim tutsak yine,
Hangi limanda bulurum huzuru bilemem,
Belki de aradığım sadece bir seraptır.Gözlerim ufukta, bir ışık ararken,
Her liman bir yabancı, her veda bir acı,
Gönlümde bir sızı, bir umut kırıntısı,
Belki de limanlar sadece birer duraktır,
Asıl macera denizin sonsuzluğunda gizlidir.