Şiirler

  • Çöl Vahası Yanılgısı

    Seraplar gölgesinde yürür müsün?
    Gönlümün yangını çöle döndü bak
    Aşkın izi kumda kalır mı dersin?
    Gönlümün yangını çöle döndü bak
    Susuzluğa sabrın var mı?
    Yüreğin kırık dökük aynası,
    Her yansıma bir başka acı taşır.
    Mantığın sınırında kaybolmuşum ben,
    Çöl çiçeği açar mı bilmem.
    Gözlerim bir vahaya takılır,
    Belki de sadece bir yanılgı,
    Aşkın çölde yeşermesi mucize.
    Boşlukta yankılanır sesim,
    Kendime bir yol ararken,
    Kayboluşun adresi olur mu?
    Düşlerim tuzla buz olur mu?
    Her adımda bir umut ararım,
    Gerçeğin acı tadı var dilimde,
    Gönlümün yangını çöle döndü bak,
    Vaha mı yoksa serap mı bilemem.


  • Sordum Yorgun Şehire

    Sordum yorgun şehire,
    -Neden böyle bitkinsin?
    -Ne sorarsın garip yolcu,
    Umutlarım tükenir.
    Her gün koşan adımların
    Ardında kaybolur sesim.
    Yalnızlığım demlenir.
    Sordum yorgun şehire,
    -Nerede aşk, nerede sevgi?
    -Ne sorarsın garip yolcu,
    Beton duvarlar örülür.
    Kalpler taşlaşır, bakışlar donuk,
    Her köşe bir yabancı gibi,
    Kendine sürgün edilir.
    Sordum şehire,
    Suskun kaldın yine.
    Boşlukta yankılanan
    Bir çığlık gibi.
    Sordum yorgun şehire,
    -Yarınlar ne getirir?
    -Ne sorarsın garip yolcu,
    Sırlarım saklıdır.
    Belki bir umut filizi yeşerir,
    Belki de karanlıkta kaybolur,
    Her şey kaderimdedir.
    Sordum şehire,
    Sustum derince,
    Bir fısıltı belirdi.


  • İyot Kokusu

    Kim öğretti bana unutmayı,oysa
    Tümcelerim henüz bitmemişti onunla
    Susmalarım derin, gülüşlerim eksik
    Bırakan kimdi, ki şimdi her adımda
    Yeniden yeşeriyor anılarım
    Ama kimdi yüzünü bir yaza emanet edip
    Ufuklara karışan, tuzlu ufuklara
    Biz İyot Kokusu dedik ona, gençliğim, umudum,
    Belki de gelecekti, ama çoktandır
    Dalgaların sesine karışıyor fısıltısı
    İçimde bir yelkovan telaşı, dönüp durmalıyım
    Sahillere yazmalıyım aşkı ve hayalleri
    İyot Kokulu düşler görmeliyim ya da birisi
    Anlam vermeli içimi kemiren sızılara
    Kim sormuyorum kim bulursa bulsun
    Kırılan bir deniz kabuğuysam hoyrat
    Bir dalganın önünde, ki beni
    Kıyaya vuran da o olmuştu, bırakıp giderken
    Yine de bekliyorum onu, martılar
    Veda şarkıları söylerken
    Aynı türküyü mırıldanmaktan, silik
    Hatıralardan usandım, kaçmalıyım buralardan
    İçimde kuruyan denizi suluyorum sanki
    Usandım usandım usandım
    Koşullanmış bir sevgiden.


  • Yapayalnız Mavi

    Suskunluğunda büyür sancısı zamanın,
    Kabuk bağlamaz yara, kanar durmadan.
    Yüzünde solgun bir anımsama.
    Unutulmuş bir mektup gibisin,
    Postacının elinde kaybolan,
    Adresi silinmiş, okunaksız bir yemin.
    İçinde fırtınalar koparken,
    Dışarıya vurmaz hüzünlerin,
    Saklarsın en derinde.
    Kaç mevsim geçti bilmem,
    Gözlerinde aynı ıssız bakış,
    Yüzünde biriken yorgunluk,
    Umutsuzluğun coğrafyası.
    Tutunacak dal ararsın boşlukta,
    Elini uzatsan kimse tutmaz,
    Kendine bile yabancısın artık.
    Belki de en büyük yanılgı,
    Herkesi kendin gibi sanmaktı,
    Şimdi yalnızlığınla baş başasın.


  • Eski Sevgili Sendromu

    o aşkı nerede nasıl unutsam
    yüzüme çarpıyor her bir bakışı
    geçmişim kömür karası bir akşam
    gözleri cinayet mavisi yakışı
    yalan pulları mı/bu ne cüret
    sahte gülüşlerindeki acı
    beni nasıl kandırdı bu suret
    elleri kelepçe izi sancısı
    zehirli ok gibi bir nefret
    dokunuşu yangın telaşı
    korkmasam sövmeye başlasam
    sesi bir orman yangını yıkımı
    çaresizim kalbim bitik
    sevdim eski sevgiliyi deli gibi
    göğsündeki güvercinlere değsem
    gagaları paslı bıçak yarası
    gece gündüz tek dileğim
    belleğimdeki derin acı
    artık kimseye güvenemem
    anladım sevmek bir sancı
    eski sevgili sendromu zehirli gecem
    birlikte bulduk yaramızı
    sonumuz kesinlikle hüsran
    acı acı acı


  • Yitik Zamanların Şarkısı

    o gülüş ki eskidir
    hatıra sandıklarında
    saklı bir tül gibi usulca açılır
    o gülüş ki ansızın
    dökülmüş yaprakların hüznüdür
    yüzünde biriken hüzünlü ışık
    derinlerde saklı bir aşkın izidir
    o gülüş ki
    zamansız bir yolculuğun
    kayıp bir ezgisidir
    unutulmuş melodilerle fısıldanır kaybolur
    o gülüş ki yüreğimizde gizlediğimiz
    yaralı bir kuş misali
    sessizce çırpınır durur
    o gülüş ki bir zamanlar kalbimizde yankılanan
    şimdi sadece bir anıdır


  • Vicdanın Fısıltısı

    İnsan olan kalbini yok sayar mı?
    Sevgi verip nefretini ektiniz.
    Dünyada gönülden güzel bağ var mı?
    Nasıl susturdunuz fısıltısını?
    Onu gizli gizli bastırdılar,
    hayallerini alıp astılar.
    Karanlık dehlize attılar.
    Nasıl susturdunuz fısıltısını?
    Nasıl kıydınız o masum sese?
    Vicdanı çarmıha gerilmiş,
    dürüstlük ayaklar altına serilmiş.
    Aklın yerine menfaat geçmiş.
    Nasıl susturdunuz fısıltısını?
    Nasıl döktünüz o temiz kanı?
    Nasıl görmezden geldiniz?
    Günü gelir perde aralanır,
    günü gelir karanlık aydınlanır.
    Günü gelir gerçekler usulca fısıldanır.
    Nasıl susturdunuz fısıltısını?
    Hesabını kim verecek bu vebalin?
    Göz göre göre yalan söylediniz.
    Vicdanınız hiç mi sızlamadı?
    Günü gelir devran elbet değişir,
    günü gelir hatırınız sorulur.
    Günü gelir pişmanlık duyulur :
    Nasıl susturdunuz fısıltısını?
    Affı mümkün mü bu ihanetin?


  • Aşkın Enkazı

    Yüzleştim aynada, kül rengi bir suretle;
    Kaybettim sandığım aşk, bir sis perdesiyle.
    Yine de arıyorum, o eski gülüşleri,
    Çocuksu hevesleri, bitmemiş düşleri.
    Yaralı bir serçe gibi titriyor içim,
    Unutulmuş bir şarkı, boğazımda düğüm.
    Ne kadar çabalasam, yokluğun ağır yükü,
    Bir yangın yeri sanki, kalbimin en kuytu köşesi.
    Hatıralar canlanır, her dokunuşta, her bakışta,
    Bir hayalet misali, dolanır durur odada.
    Ne yapsam geçmiyor, bu derin melankoli,
    Aşkın enkazı altında, kaybolmuş bir deli.
    Belki de kabullenmek gerek, bu acımasız sonu,
    Yeniden başlamak için, silmek gerek o yalan umudu.
    Ama yine de bekliyorum, bir mucize belki olur,
    Aşkın küllerinden doğar, yeni bir bahar kokusu.


  • Yüreğime Damlayan Anılar

    Öyle yorgunum ki bu şehirde,
    Her köşe başında bir eski perde.
    Ben maziden kaçan bir yabancıyım,
    Unutulmuş mektuplarımı saklıyorum.
    Sakinleş artık, geçmez sandığın sızı,
    Yüreğime damlayan anılar denizi.
    Sus artık ey kalbim, sus artık yeter,
    Dün bitti, bugün bir yeni defter.


  • Gönül Terazisi

    Baktım aleme gönül gözüyle
    Ne zengin gördüm ne de bir fakir,
    Her insan bir alem kendi özüyle,
    Kiminde dert var, kiminde sevinç ağır,
    Kimisi suskun, kimisi bağırır,
    Her yürek ayrı bir beste, ayrı bir ezgiyle.
    Hoşgörü köprü olsun gönüllere,
    Sevgiyle bak ki, güzellik göresin.
    İnsanlık dersi bu, verelim el ele.
    Kırma kalpleri, incitme canı,
    Unutma, her nefes bir imtihan.
    Affet ki, affolunasın sen dahi.
    Sevgiyle yeşersin, insaf ve izan.
    Kin ve nefret yakar her yeri,
    Hoşgörüyle sulayalım bu toprağı.
    Biliriz ki, dünya geçici bir han,
    Sevgiyle dolsun her bir durağı,
    İnsanlık baki, hoşgörü bayrağı.