Aşkın gezginleri bilir misin nedir
yıldızlar kadar birbirine tutunmak
duyabilmek kalbinde
bir galaksinin fısıltısını
Dile düşen bir umutsa sevdan
bırak kendini evrenin akışına canım
savursun seni o andan bu ana
o nebula’dan bu nebula’ya
Yalnızlıktan tat almışsan
aşkın ne olduğunu bilemezsin demektir
hareketlenmez ruhunun boşluğu
aydınlanmaz zihninin karanlık dehlizi
Umutsuzluk senin gölgen ise
hayata tutunmak bir nefestir sevgilim
çiçeklenir gönlünün bahçesi
rengarenk hayallerinle yeniden
Yeniden doğarsın her sabah
güneşin ışığında erir tüm kaygıların
Aşkın gezginleri bilir bunu
yaşam bir serüven sonsuzluğa doğru
Şiirler
Aşkın Gezginleri
Kuşlar Tedirgindir
Güneşi ayı birak
Denizi kumları birak
Yalanı ve yalnızlıkları birak
Yolları ve şehirleri birak
Evet
Şehirleri özellikle birak
Çünkü kuşlar tedirgindir
Her göçün yorgun kanadı
Dayanır sanılır yeni bir güne
Ve gökyüzünün boşluğundan
Bir yuva umuduyla süzülmeye
Kaybolan mevsimlerin hüznü
Tüylerine sinmiş bir keder duygusu
Dalları yaprakları bütün öbür boşluklar umutlar
Hakkım var mıdır bunları görmeye
– vardır
Sabah uyanırken ve uyurken
Yeşilden sarıya dönerken ve sarıdan yeşile dönerken
Ve gölde ve ovada
Hakkım vardır –
Çünkü en azından dünyadan
Yurtsuz göçmenler geçer
Kimsesiz çocuklar geçer
Umutsuz yürekler geçer
Kanat sesleri duyulur geceleri
Ve onların anneleri ve babalarıyla
Ve bilinmez sanılır geleceği
Bir kuş gözlemcisinin
Oysa kesinlikle yazılmıştır
Her ayrılık mektubunda
Asıl olan tedirginliktir
Her yerdedir
Umutsuzluk o yüzden yakındır
Evet tedirginlik, yok olsun bütün sevinçler
Kanat sesi var mı, toprak kokusu nerde
Sıcak yuva özlemi, güvenli liman nerede
Güneş görmemiş fidan
Fidan görmemiş güneş
Ve terk edilmiş park bankları
Ve yalnız seyyahlar
Ve istedikleri yerlerde
Huzuru bulamayanlar
Hem bozkır ortasında
Hem şehir meydanında
Bir umut ışığına bunlarla birlikte bakanlar
Her yerde değildir
Kuşlar tedirgindir
Artık her şeyi gördük
Ve birlikte anladık
Ve anladık ki her şey bir kaçış
Bir bakışta
Ve kaçış
Başarılmamış bir hayattır
Dünyanın ortasında kaybolmuş bir iz
Kaçış, insanın kendi kanadı
Gökyüzünde taşınan umut
Yuvasına dönmeyen kuş
Karanlıklarda susan kuşların
Bir insanın çaresizliğine dönüşü
Bir insan çaresizliği olmaya
Çünkü kuşlar tedirgindir
– İşte o zaman diyorum ki –
Uçuşun zor olsun senin
Her şey unuttursun seni
Çünkü kuşlar tedirgindir
Ve silecektir hüznüyle dünyayı
– İkimize bir yuva elbette yetmez
Türlü şeylerin unutulduğu –
Diriliğe özgürlüğe huzura
Artık ayıp olan huzura
Çünkü kuşlar tedirgindir
Tedirgin.İncinmiş Sözler
Çevrende bir duvar ördün, erişilmez kıldın kendini
Gerçeğin acısıyla yüzleşmek yerine kaçmakta aklın
Yalan bir gülüşle saklamaktasın içindeki derin kırgınlığı
Ve fısıltıyla yayılmakta ruhunun dehlizlerinde bir yangın…
Oysa hakikat bir ayna, yansıtır tüm çıplaklığıyla seni
Kabul etmek zor olsa da, kurtuluşun belki de orada gizli
Maskeler düşer bir gün, kalır yalnızca özün ve kimliğin
Korkma, bırak aksın gözyaşların, temizlesin yüreğindeki kiri.
Dürüstlük bir liman, demir atılabilecek güvenli bir yer
Yüzleş kendinle, kabullen hatalarını ve acılarını,
Yeniden doğmak için bir fırsat bu, vazgeçme sakın
Unutma, doğrulukla yeşerir umutlar, karanlıklar aydınlanır
Ve sükunetle dinle kalbinin sesini, o sana doğru yolu gösterir
Belki de en büyük cesaret, kendi gerçeğinle barışmaktır.BAŞLANGIÇLAR LİMANI
Şişeler denize…
Savrulan aşklar, yeminler unutulmuş,
Bir limandı belkide.Demir attım her yüze, her söze,
Her limanda bir başka hikaye,
Her veda bir umut belki de,
Yine de sığınamadım sana.Yelkenler fora, rüzgarla savrulurken,
Aklım firarda, kalbim tutsak yine,
Hangi limanda bulurum huzuru bilemem,
Belki de aradığım sadece bir seraptır.Gözlerim ufukta, bir ışık ararken,
Her liman bir yabancı, her veda bir acı,
Gönlümde bir sızı, bir umut kırıntısı,
Belki de limanlar sadece birer duraktır,
Asıl macera denizin sonsuzluğunda gizlidir.Yüzleşme Yüzüğü
Yılgın aynalardı tuttu yüzümü
Bütün anıları karıştırdın
Töre, toprak, kan
Gün vurmuştu sırtıma
Yeminlerin zehir akıtması
Çürüktü unutulmuş gelinliği
Kaybolmuş vicdan gömleği serde
Nereye saklanıyorsun, dedim
Alışkanlıkların arkasından
Dumanla dağılıp giderken dualar
Töredi topraktı kandı
Korkmadım fısıldadım ardından
Kaderdeki topraktaki kandaki yabancı
Nereye böyle
Sildi zaman izimi susturmadı
Ezdi geçti durduğum yeri
Acısını kustu ruhuma
Atının nalları
Ben düştüm, düşüş duyulmadı
Yılgın bir aynaydı
Hikayemin yarasını sardım da
Kimse giremedi içeri
Töre kaldı toprak kaldı kan kaldı
Duman kaldı dualar kaldı
YılgındıSanrısal Dönüşüm
Düşlerde dolandım, bir kelebek telaşıyla,
Gözlerim kamaştı, renklerin coşkun dansıyla.
Uçuşum bir rüya, kanatlarım narin ipekten,
Her dokunuşum bir sır, çözülmeyi bekleyen.
Aşkın labirentinde kayboldum, izler silindi,
Yüreğim bir kafeste, özgürlüğe özlemindi.
Değişen suretler, yalanlar, sahte gülüşler,
Ruhumun aynasında kırılan camdan düşler.
Bir nefeslik ömürde, binlerce kez öldüm,
Her yeniden doğuşum, bir başka renge büründüm.
Acının ateşiyle yandım, küllerim savruldu,
Yeniden yeşermek için toprağa karıştım.
Şimdi bir kelebek değilim, belki bir hiçim,
Ama dönüşüm tamamlandı, artık kendimim.
Korkmuyorum karanlıktan, biliyorum ışığı,
Sanrısal bir yolculuktan geriye kalan sığınağı.Umut Hırkası
Şimdi akşam, çöktü yine
Yüzümde bir garip çizgi
Umutsuzluğun dibine
Battım yine, bir iç çekişi.Yarın gelir mi bilmem ki
Gönlüm kırık, kalbim ezik
Bir teselli, bir tebessüm bekle
Daldım yine, bir serzenişi.Yaralı bir kuş gibiyim
Ne uçabilirim, ne koşarım
Umut hırkamı giydim geldim
Sarıldım yine, bir özleyişi.Yüreğimde bir sızı var
Belki geçer zamanla
Bir umut ışığı aradım
Kandım yine, bir bekleyişi.Gözlerim doldu, içim yandı
Umut bir ilaçtır, belki derman
Akşamın hüznü içime sindi
Ağladım yine, bir söyleyişi.Uyanışın Kırılgan Geometrisi
Çözülmez bir düğüm oldum yine:
dalgın, yorgun, hüzün.
Bir bakıyorsun ki
anlamsız bir telaş içinde, kayıp bir oyuncak gibi koşturuyorum bugün,
sonra bir de bakıyorsun ki
ağzımda küflenmiş bir melodi gibi sessiz bir suskunluk
sabahtan akşama kadar aynada kendime bakıyorum ertesi gün.
Ve beni delirtiyor büsbütün
kendime karşı duyduğum yabancılık
ve pişmanlık…
Dağılmış bir yapboz oldum yine:
dalgın, yorgun, hüzün.
Yine her seferki gibi suçluyum.
Neden yok,
olması da mümkün.
Bu yaptığım iş utanç
felaket.
Fakat engel olamıyorum
kendime kızıyorum
beni anla…
Tutulmaz bir hayal oldum yine:
dalgın, yorgun, hüzün.
Kendime bile yabancı,
beni affet.Sükûnet Çağırdığında
Ansızın kaybolursan kalabalığın içinde
Gözlerin bir an olsun gerçeği ararsa
Bir boşluk hissedersen doluluğun en dibinde
Ve telaşlar anlamsız, koşturmalar boşalsa
Bil ki sükûnet seni çağırıyor
Bir deniz kabuğu bulursan tenha bir kıyıda
Yosun kokusu sarsın içini en derinden
Ve rüzgar fısıldarsa eski bir hatırayı sana
O bütün gürültülerin sustuğu o yerden
Bil ki huzur seninle konuşuyor
Bir akşam gün batarken seyret gökyüzünü, bak
Renkler dans ediyorsa aklının aynasında
Kendini tarifsiz bir hafifliğe bırak
Dökülsün ruhundan bütün yorgun tasalar
Bil ki dinginlik seni bekliyorUnutulan İz
Rüzgarın uğultusunda
Kaybolan bir fısıltı gibiydi,
Hatırlanmayan bir anı.
Derinlerde bir yerde saklı,
Belki de hiç var olmamış.
Gözlerin ardında bir gölge,
Uçup giden bir nefes.
Yapayalnız bir orman gibi,
İçimde büyüyen yokluk.
Dallarım kuruyor, yapraklarım düşüyor,
Sessizce çürüyor köklerim.
Bir zamanlar yeşeren umut,
Şimdi sadece bir hatıra,
Geçmişin tozlu sayfalarında.
Her şey silinip giderken,
Geriye kalan sadece boşluk.
Kalbimde bir yankı,
Kimsesiz bir çığlık.
Kaybolan bir benlik,
Unutulmuş bir suret,
Aynada beliren yabancı.
Artık ne varsa,
Küller altında.
Yeniden doğuş yok.