Sessizliğin ağır perdesi iner odana
Duvarlar fısıltıyla hatırlar eski şarkıları
Unutulmuş bir melodi, yankısı kalır boşlukta
Yatağın soğuk teni, sarılmaz yalnızlığına
Düşünceler karmaşık bir labirentte dolanır durur
Anılar birer birer canlanır, acıtır derinden
Gözlerin karanlığa alışır, yıldızları ararsın
Ellerin titrek bir mum gibi, aydınlatır yüzünü
Bir fincan kahve, dumanı dağılır yalnızlığına
Kelime kelime çözersin hayatın bilmecesini
Sezgilerin seni alıp götürür uzak diyarlara
Yine de bir boşluk kalır, derinlerde bir sızı
Yarın yeniden başlar, yalnızlık alfabesiyle.
Şiirler
Yalnızlık Alfabesi
Yalan Dağlar
Yalan dağlar ardında ne ararsın
Boşa yorulma, seraptır her düş
Düştüğün kuyudan kim kurtarır sanırsın
Yoktur kimse, çabala, sen çıkmalısın
Kaderine ağlama, başını dik tut
Gönül haneni viran eyledin bile bile
Aşkı bir zehir gibi sundular sana
Kanma sahte sözlere, inanma güle güle
Aldandın bir gölgeye, düştün çile
Aklın nerdeydi, şimdi avun sitemle
Kaç bahar geçti, sen hala yaslardasın
Terk ettiğin ocağı niye ararsın
Unut artık, yeni bir yol çizmelisin
Kendine dön, kendini sevmeyi öğrenmelisin
Boş ver gideni, gelen her nefesi yaşa
Yarına umutla bak, hayata tutun daha sıkıca
Değmez o yalan gözler, değmez o acı söze
Sil gözyaşını, kalk ayağa, yürü ileriye
Hayat sensiz de akar, sen de onunla akmalısın
Kendini affet, yeni bir sen yaratmalısınSessiz Fısıltıların Hükmü
Sessiz fısıltıların hükmü sinemde
Yakar durur köz misali her an beni
Bir umut saklıdır gözbebeğimde
Arar durur dertli gönül şifa seni
Sanki bir zehirli ok değdi canıma
Her nefes bir sancı, her an bir yara
Düşürdün beni aşkın dert deryasına
Ne yapsam unutamam o kara gözleri
Yıllar geçti, izi kaldı kalbimde
Bir garip yolcu oldum gurbet ellerde
Gönlüm kan ağlar sensiz bu şehirde
Yazık ettin seven kalbe zalim sevgili
Senden gayrı yoktur hiç kimse gönlümde.Yazılmamış Bir Şarkı Gibi
Burada rüzgar esiyor usulca
Savuruyor anıları uzaklara
Ama sen yine de gelmelisin
Yanıma bir sonbahar sabahında
Yapraklar dökülüyor sessizce
Her biri bir umut, bir bekleyiş
Düşüyor kaldırımlara bir bir
Aşkın solgun renkleriyle
Şehir de yorulmuş sanki bu telaştan
Kaybolmuş yüzler arasında
Yalnızlığı bir melodi gibi
Fısıldıyor eski bir keman
Kalp de atıyor bazen telaşla
Ki o zaman özlemdir tek çare
Özlemse bir nehir gibi akmak
Ulaşabilmek denizin huzuruna
Anısı bizsek eğer bu şehrin
Söylenmemiş şarkılar bizsek
Hasreti bırakıp bir umuda
Hatırlatmalıyız kendimizi bir bir
Sonra susmalıyız seninle
Denizin sonsuzluğuna dalmalıyız
Belki bir aşktır bu şehrin
Unuttuğu melodiyi hatırlatacak olan
Burada rüzgar esiyor ama sen
Gelmelisin yine de bir gün
Özletiyor bu ıssız şehir seni
Bir yazılmamış şarkı gibi biliyor musunAsfalt Kokan Salıncak
O şimdi nerede kayboldu,
o küçücük elleri, dizleri yara?
Sokakta mı, evde mi saklı,
oyun bitti mi, güneş karardı mı?
Belki bir çizgi filmdedir şimdi,
gözleri ekrana yapışmış, dalmış gitmiş.
O şimdi ne görüyor,
eski mahallede mi, beton duvarlar arasında mı?
Rüzgar yüzünü okşuyor mudur hala,
yoksa klima mı serinletiyor yanaklarını?
Ve ne düşünüyor,
yarının okulunu mu, yoksa kayıp giden çocukluğunu mu?
Belki de
neden kedilerin hep kaçtığını,
kuşların neden pencereye çarptığını…
O şimdi ne hissediyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Masumiyet mi, hayal kırıklığı mı?
Yoksa sadece,
büyümenin o tarifsiz ağırlığı mı?
O asfalt kokan salıncağın özlemi mi?Yankının Sureti-Ezginin Hüznüyle-Modern Melodi-Birinci Bölüm-170
Bazı sesler susunca çoğalır.
Bazı sözler söylenince kaybolur.
Melodi bir histir, havada asılı duran.
Notalar birer gölge, düşen ve kalkan.
Kimi aşkı fısıldar, eski bir şarkıda.
Kimi ayrılığı haykırır, sessiz bir figanda.
Bir keman ağlar, bir piyano sızlar.
Her tını bir anı, kalpte yeşeren.
Ezginin hüznü, ruhu okşayan.
Kimi coşkuyla dans eder, ritmin büyüsünde.
Kimi hüzünle dinler, geçmişin izinde.
Bir flüt fısıldar, bir davul gümbürder.
Her nota bir hikaye, yeniden doğan.
Zamanda yolculuk, sesin kanatlarında.
Melodi bir aynadır, kalbi yansıtan.
Ezginin gücü, bizi değiştiren.
Bazı melodiler unutulmaz.
Bazı melodiler sonsuza kalır.Yargılanan Suretler
Yüzleşme odası, camdan duvarlar
geçmişin tortusu, birikmiş anılar
kim haklı kim haksız, tartılır terazide
suskunluk bir çığlık, yankılanır içerde
her bakış bir suçlama, her söz bir yara
aynalar kırılır, suretler paramparça
Vicdanın mahkemesi, en çetin sınavı
kefaret ödenir mi, silinir mi izleri
sahte gülüşlerin ardında saklananlar
pişmanlık maskesi, düşer mi yüzlerden
gerçeğin çıplaklığı, yakar kavurur
yalanlar denizinde boğulur umutlar
Bir labirenttir hayat, çıkışı var mı
kaybolmuş ruhlar, kurtulur mu buhran
affetmek bir lüks mü, yoksa bir gereklilik
intikam ateşi, söner mi zamanla
sadece bir anlık huzur yeter mi
Kırık dökük hayatlar, tamir ister mi
umutsuzluğun gölgesi, silinir mi bir gün
yargılayan eller, titrer mi vicdanla
suçluluk duygusu, yakar mı derinden
affedilmek dilenir, gözlerde yaşlarla
suskun feryatlar, ulaşır mı semaya
yargılanan suretler, huzur bulur mu sonundaYazılmamış Vasiyet
Gözlerini açar açmaz sabahın ilk ışığı
Hatırlarsın, bir miras var içinde saklı
Ben bunlardan birini arıyorum her yerde
Sessiz bir çığlık yankılanır sanki içimde
Tutsam o çığlığı
Umutsuzluğun resmi derdim buna.
Bir an durulur dünya etrafımda
Ben uyanır uyanmaz anlarım ki
Benimle bir sır gibi bu
Tam içimde ama çözülmemiş
Durmadan demleniyor aklımda.
Seni unutarak yürüdüğümde bile
Hatıralar her köşeden fışkırıyor
Yayılıyorsun anılarıma
Yalnız yayılmak mı
Ömrün en derin, en unutulmaz izi demeli buna.
Hatırlarsın, sonsuzluğa uzansan da
Daha da yakınlaşıyorsun anılarımda
Yeşeren bir filiz gibi büyüyeceksin zamanla
Bir resim de değilsin, bir şarkı da değilsin
Bir düş olsa miras derdi buna.Şehir İhtirası
Yüksek binaların gölgesinde uzar gün,
Ruhum bir girdapta, kaybolur derinden.
Taş duvarlar suskun, içimde bir yangın,
Yalnızlığım büyür, kalabalıklar içinde.
Şehir bir labirent, çıkış yolu ararım,
İhtirasın sesiyle, yolumu şaşırırım.
Bu beton ormanda, yeşili özlerim,
Kalbim bir kuş gibi, göğe yükselmek ister.
Her köşe başında, bir umut beklerim,
Aşkın hayaliyle, avunur dururum.
Gözlerim uzaklarda, bir ışık ararken,
Şehir beni yutar, benliğim erirken,
Sonsuzluğun çağrısı, içimde yankılanır.
Bir rüya gördüm,
Uyanmak istemedim,
Şehir beni boğdu.
Kendimi buldum,
Kaybetmek üzereyken,
İhtiras sustu.
Şimdi gökyüzü,
Yine benimle,
Huzur doluyum.İstasyonda Bir Yabancı
Valizimde hatıralar, yüreğimde bir sızı,
Ben bir gar yolcusuyum, peronda bekleyen,
Bir veda busesi gibi, geçmişin yankısı.
Ne giden anlar bunu, ne gelen fark eder.
Ben bir gar yolcusuyum, peronda bekleyen.
Dumanı tüten çay gibi, içime işleyen,
Gözlerim ufukta, bir treni gözleyen.
Belki bir gün dönerim aynı yoldan.
Belki de hiç unutulmam o istasyondan.
Ben bir gar yolcusuyum, sonsuzluğa giden.