Zaman akar gider, kum tanesi gibi,
Her an bir kayıp, her saniye bir veda.
Geçmişin izleri silinir yavaşça,
Gelecek belirsiz, bir sis perdesi,
Şimdinin tadı damağımda acı bir tat.
Yıllar birer yaprak gibi düşer ömrümden,
Rüzgarın savurduğu kuru yapraklar gibi.
Gençliğin ateşi söner, yerini küller alır,
Aynada gördüğüm yüz yabancılaşır,
Gözlerdeki ışıltı kaybolur yavaşça.
Hatıralar canlanır, birer birer,
Ama hepsi birer hayalet gibi uzakta.
Yalnızlığın şarkısı çalınır içimde,
Bir melankoli rüzgarı eser ruhumda.
Umutlar tükenir, hayaller solar,
Gerçek acımasız bir tokat gibi iner.
Her gün biraz daha yaklaşırım sona,
Kum saatinin son tanesi düşerken,
Bir pişmanlık duygusu sarar benliğimi,
Yapamadıklarım, söyleyemediklerim,
Pişmanlıklar birer birer boğazıma düğümlenir.
Aşk bir yalandır, sevgi bir illüzyon,
Her şey geçici, her şey anlamsız gelir.
Ölüm, kaçınılmaz bir son, bir kurtuluş mu?
Belki de yeni bir başlangıç, kim bilir?
Gözlerimi kaparım, karanlığa teslim olurum,
Bir rüyanın içindeyim sanki, uyanmak istemediğim.
Zaman durulur, mekan kaybolur,
Sadece ben kalırım, yalnız ve çaresiz.
Bir kuş uçar içimden, gökyüzüne doğru,
Özgürlüğe kanat çırpar, uzaklara gider.
Bir damla gözyaşı süzülür yanağımdan,
Son veda, son söz, son nefes.
Kum saati durur, zaman biter.
Bir yanıt yazın