Külrengi bir sabah, uykusuz gözlerimde,
Şehrin sisli yüzü vurur camlara.
Yine bir gün başlıyor, yorgun ve bitkin,
Ruhum bir enkaz, kalbim bir virane.
Umutlar tükenmiş, hayaller yarım,
Sessizlik çöker, derin bir boşluk.
Yüzümde bir tebessüm, sahte ve zoraki,
Maskeler ardında saklarım acılarımı.
Her adım bir yük, her nefes bir sancı,
Yine de yürürüm, hayata karşı.
Bilirim, güneş doğacak bir gün yeniden,
Ama o güne kadar, karanlığa teslimim.
Yine de beklerim, bir mucize olur diye.
Kuşlar uçar gökyüzünde, özgür ve mutlu,
Ben ise tutsak, kendi içimde kaybolmuşum.
Duvarlar örülmüş etrafıma, aşılmaz ve yüksek,
Kaçmak isterim, kurtulmak bu kabustan.
Ama zincirler vurulmuş ayaklarıma, koparamam,
Çaresizce beklerim, bir el uzansın diye.
Belki bir gün, bir ışık belirir tünelin sonunda,
Belki o zaman, yeniden doğarım küllerimden.
Ama şimdilik, sadece beklerim, umutsuzca,
Külrengi bir sabahın solgun ışığında.
Ruhumun derinliklerinde bir fırtına kopar,
Zaman acımasız bir nehir, akar durur,
Hatıralar birer birer silinir hafızamdan.
Yalnızlığım bir yorgan gibi sarar beni,
Isıtır mı, boğar mı, bilemem artık.
Her yeni gün, bir umutsuzluk türküsü,
Fısıldar kulağıma, unut ve vazgeç diye.
Ve ben, direnmeye çalışırım, son nefesime kadar,
Kaybolmamak için, bu dipsiz kuyuda.
Ama güç tükenir, umut solar,
Külrengi bir sabahta, teslim olurum sessizliğe.
Bir yanıt yazın