Sisli bir rıhtım burası.
Yıldızlar, buzdan iğneler gibi batarken karanlığa,
Bir gemi demir alır içimde, bilinmezlere doğru.
Cam fanusun içindeki balık misali,
Döner dururum kendi eksenimde,
Dışarıda hayat var, rengârenk ve canlı,
Benim dünyam sınırlı, dar ve soğuk.
Cam kırılır mı bir gün, yoksa nefesim mi tükenir önce?
Her çırpınış bir umut, her dönüş bir çaresizlik.
Gözlerim, fanusun camına yapışmış,
Dışarıdaki dünyaya özlemle bakarken,
Bir şarkı fısıldarım içimden, duyulmayan,
Ve dans ederim kendi yalnızlığımla, sessizce.
Ruhum, kâğıttan bir gemi,
Okyanusa açılmaya cesaret edemeyen.
Rüzgâr yok, yön yok, umut yok,
Sadece camın ardında bir siluet.
Cam fanus kırılsa, dökülsem…
Aynalar yalan söyler, suretim kayıp,
Kendime yabancı, dünyaya sürgünüm ben.
Cam fanus, bir hapishane mi, yoksa bir sığınak mı?
Belki de her ikisi birden, bilmem.
Bir gün o cam kırılacak, biliyorum,
Ve ben, özgürlüğe doğru yüzeceğim.
Bir yanıt yazın