Şehrin cam yüzü, aynasıdır ruhun,
Yansıtır içini, gizli saklı ne varsa.
Beton duvarlar, birer hissiz kabuk,
Kapatır benliği, düşleri yok eder.
Mimari bir illüzyon, hayatın oyunu.
Gökdelenler yükselir, kibirle yarışır,
Güneşi engeller, karanlığı çoğaltır.
Her çizgi, bir yalan, her köşe bir tuzak,
İnsanlık kaybolur, suretler artar.
Kalabalıkta yalnızlık, modern bir sancı.
Boş sokaklarda yankılanır adımlar,
Kimse dinlemez seni, kimse duymaz.
Her pencere kapalı, her kalp mühürlü,
İletişim bir maske, sahte gülümseme.
Yüzler donuk, bakışlar anlamını yitirmiş,
Bir labirentin içinde kaybolmuşuz hepimiz,
Gerçeklik kayıp, illüzyon hüküm sürer.
Belki bir gün uyanırız bu rüyadan,
Görürüz hakikati, anlarız manayı.
Yıkılır duvarlar, açılır kapılar,
Yeniden doğar umut, yeşerir sevgi.
O zaman anlarız, mimarinin de bir ruhu var,
İyilikle güzellikle var olur ancak.
Yazar: Cuma Bozkurt
Suretin Gölgesi
Yitik Zaman Dükkanı
Ben böyle bir şey hiç ummamıştım
sevdan bir hançer gibi saplandı canıma
öylece kalakaldım, tutuldum
saatler durdu, dünya karardı
bir daha gün doğmayacak sandım
bu eski dükkanın tozlu rafları
unutulmuş anıların labirenti sanki
her köşesinde bir hüzün, bir pişmanlık
camdaki yansıman, yabancı bir suret
geçmişin hayaletleri kol geziyor burada
kayıp umutlar, yarım kalmış sevdalar
fısıltılar duyuluyor, sessiz ve derinden
bu benim en karanlık anım
güneş doğmayacak sandım
bir daha asla gülmeyeceğim
kimse elimden tutmayacak
çaresiz bir şekilde ağladım
dükkanın kapısında bekledim
belki dönersin diye düşündüm
beklemekten yoruldum, usandım
ama sen hiç gelmedin
artık bitti her şey
yeni bir yol çizdim
sensizliğe alıştımUnutulmuş Balkon
Biliyorum yakışıksız ve yersiz
Ama gözlerim takılıyor işte
O pencereden sarktığı demlerde
Gül yüzlü kız.
Çekingen belki de
Saksıdaki sardunyanın
Kırmızısından,
Kız bir adım öne gelir
Gizliden.
Şehrin kalabalığı,
Umursamazca akar gider.
O eski balkonun önünde,
Hayaller kurar sessizce
Kendi dünyasında.ŞÜPHENİN SURETİ
Her gün biraz daha tenha içim
Ve dünya biraz kalabalık
Tenhadır sabahı çalınmış bir çocuk
Bilinmez özgür bırakılmış kuşları ne çok sevdiği
Her tenha biraz şüphe.Çok şeyleri kendim için sakladım, kendimi
Ben ki hiç var olmamışım gibi sevdim herkesi
Görmek, görülmek gibi uzak durdum
Bir gün de sabahtı, ben o sabahı hiç hatırlamam
Her sızı biraz şüphe.İşte bir yabancı yüzü, kimler ki bakıp geçiyorlar
Sonra telaşlı bir yalnızlığa
Belki de yarım kalmış bir hayata dönüyorlar
Belki de her sustukları, her görmezden geldikleri
Yavaşça bir şüphe.Yok oluş
Kendime sürgünüm artık
Her şey biraz fazla şüphe.Yazgı İpliği
Bir yaz akşamıydı, gönlüm tutuştu
Baktım ki gözlerin ummana düştü
Yıldızlar şahit, kalbim vuruştu
Aşkın ateşiyle ruhum örtüştü
Bir sevda sözüydü
Yüreğimde büyüdü
Ömrüme kazındı
Sensiz geçen günler hep bir azaptı
Hasretin içimde derin bir sızıydı
Gülüşün bahardı, ömrüme aktı
Aşkınla yoğruldum, yeniden doğdum
Tutkuyla bağlandım, kopamam senden
Yazgı ipliğiyle yazıldın bana
Rüzgarım ol es, sar beni candan
Vazgeçmem bu aşktan asla inanmaYalnız Ağaç
Şimdi bir ağaç duruyor burada
Gördüm ama dokunamadım,
Kimbilir kaç mevsim yaşamış
Anlatamadım.
Belki de şehirden kaçıp
Umutsuzluğa demir atmıştır,
Egzoz dumanı, beton kokusu, insan telaşı
Köklerini kurutmuştur.
Sonra başlamış direnmeye göğe doğru
Yaprakları güneş gibi açmıştır,
Besleyip kuşu, böceği dallarında
Büyütmüştür.
Şimdi bir ağaç duruyor burada
Gördüm ama dokunamadım,
Anlatsa her şeyi anlardım
Diyemedim.Yarım Kalmışlık
Yüreğimin yangını eski şarkılar
Sizden nasıl da boş yere kaçmışım
O tenha sahil yolunda!
Sökün atın beni, sökün
Vurun beni, vurun
Kül rengi anılarla!
Ah sizden ben nasıl da boş yere kaçmışım!
Bilmiyordum ki meğer
Ben hem yaram hem yara bandıyım
Ben ama hala anlayamıyorum ki
Bunca zaman niye kendimden ayrı düşmüşümYalan Rüzgarı
Hakikat gizlenir, perde iner
Umutlar solarken, çare diner
Bu çağın vebası, yalan sözleri
Gerçeği örten, karanlık izleri
Sahte gülücükler, yalan vaatler
Kalpleri yaralar, bitmez afetler
Dostluklar yıkılır, sevgi kan ağlar
Yalan bir zehirdir, ruha dağlar
Gözlerdeki ışık, solar yavaşça
Ufukta bir umut, bir ışık ararız
Doğruluk nerede, kime sorarız
Yalanın gölgesi, her yanı sarmış
Yürekler paslanmış, gönüller karmış
Hakikati bulmak, zorlu bir savaş
Dürüstlük kaybolmuş, erdem unutulmuş
Yalanın ağına, herkes tutulmuş
Bir çıkış yolu yok mu, bu karanlıktan
Gerçeğe ulaşmak, imkansız mı artık
Kalplerde bir umut, yeşersin isterizYENİ ŞİİR
Sessiz Bekleyişler
Sessiz bekleyişlerden yoruldum,
Hayır, sessizce bekleyenlerden!
Eksik bırakılmış veda mektuplarına benzer
Bana bıraktığın her bakış.İki ruh arasında en uzun mesafe:
Yan yana dururken hissedilen o derin
Ve bir türlü aşılamayan
Uçurum.An ki kırılganlığı bir cam fanusun,
Keşke yalnız bunun için hatırlasaydım seni.
Ne mümkün, bir daha asla
Geçmişe dönemeyeceğim.Bir şarkı gibiydi ilişkimiz, başladığı gibi biten
Ve geriye yalnızca
Bir yankı kaldı.Yitik Halkalar
Sessizce sokuldu
yüzümdeki çizgilere
benden önceki suret
hangi aynadan seslenir
bilinmez yalanlar
Koparılan dalların
yerine yenisi gelmez
kaç mevsim geçti üstünden
hatırlanmaz sancılar