Yazar: Cuma Bozkurt

  • SUİKAST

    Kirpiğim
    Ağırdır benim
    Uykusuzluktan değil
    Sessizce
    Gözyaşı
    Biriktirmekten…
    Ve biraz yorgun
    Bakışım
    Uzaklara
    Dalmaktan…
    Her yeni güne
    Başlarken
    Bıraktığım
    Umutlarım
    Gibi…
    Yoksa
    Ölürdüm.

  • Yalınayak Rüzgar

    Biliyor musun hep bir telaş var içimde
    Oysaki seninle durulmak var
    Örneğin bir tango yapıyoruz, kalbimize bir rüzgar doluyor sanki
    Bir şehir uyanıyor yavaş yavaş yanımızda
    Yüreğimde, aklımda küçücük bir sen kalıyor.
    Sen yalın ayaklara düşkünsün, alıp sana veriyorum işte
    Sen de bir başkasına uzatıyorsun daha özgür
    O başkası yok mu bir yanındakine dönüyor
    Derken rüzgar tenden tene
    Görüyorsun ya bir coşkuyu büyütüyoruz seninle
    Sana dokunuyorum, sana alışıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, geceye karışır gibisine sonsuz renk.
    Birleşiyoruz usulca.

  • Suskun Akşamlar

    Bir de var sen karşımda duruyorsun
    Çekingen bakışların bir afettir amma
    Hüznün sinemde gizli
    Yüzüme vurmuyorsun
    Oysa hüzün de ne benim içim yanar
    Dök içini bir demli çay söyleyeyim
    Ben eski toprak çocuğuyum
    Ne yapıp yapıp seni güldürmek isterim
    Gül ki güller açsın o narin yüzünde
    Gül ki içim aydınlansın seninle
    Gül ki karanlıklar yok olsun

  • SON DEM

    Güz geldi yine.
    Yapraklar sarardı, dallardan düştü bir bir.
    Ben ki böyle mevsim görmedim ömrümde,
    Bu kadar çabuk geçen,
    Bu kadar iç burkan,
    Bu kadar sessiz,
    Bu kadar sensiz.

    Bir nefes al,
    Derin, uzun, yavaş.
    Hatırla her anı.

    Şimdi hatıralar,
    Birer birer canlanır gözümde.
    Toprak kokusu,
    Güneşin sıcaklığı,
    Ve sen…

  • Arasında

    Asılı kalmışım, arasında;
    İnançlarım sökülmüş, derinden;
    Bir adım atmışım, boşluğa düşüyorum;
    Bir elimle de gölgemi tutmuşum.
    İçimde umutsuzluk yok, diyorum;
    Yok, bende de yok ama…
    Yine de!
    Böyle de yaşanmaz ki!
    Dönüp bakıyorum, ardıma;
    Yol ayrımı belirsiz, hafiften;
    Hatıralar canlanmış, anlamsızlaşıyorum;
    Bir söz söylemişim, pişmanlığı duyuyorum.
    İçimde keşkeler yok, sanıyorum;
    Yok, bende de yok ama…
    Yine de!
    Böyle de dönülmez ki!
    Sessizce bekliyorum, öylece;
    Bir işaret bekliyorum, gökyüzünden;
    Kendimi bırakmışım, kadere teslimim;
    Bir nefes almışım, yaşamı içime çekiyorum.
    İçimde çaresizlik yok, biliyorum;
    Yine de!
    Böyle de durulmaz ki!
    Devam ediyorum, bilmeden;
    Geleceğe yürürken, endişelerim çoğalıyor;
    Hayallerim kırılmış, içim acıyor;
    Bir gülümseme saklamışım, umutsuzluğa direniyorum;
    İçimde korku yok, inanıyorum;
    Yok, bende de yok ama…
    Yine de!
    Böyle de gidilmez ki!
    Sonunda anlıyorum, gerçeği;
    Yol benimle birlikte, değişiyor;
    Kendimi bulmuşum, yeniden doğuyorum;
    Bir şarkı mırıldanıyorum, içtenlikle;
    İçimde huzur var, hissediyorum;
    Böyle de olunur ki!

  • Uzaklığın Haritası

    …Savruluyorum
    Şehrin neonlarına, kırık aynalarda yüzler
    Asfaltın is kokusu, sonra anılar, savruluyorum…
    Sisli bir umut, ayrılık dediğimiz ve paslı
    Raylar uzuyor, kavuşalım dediğin şehre
    Uzaklığın haritası bu, kaybolmuşsa da adres
    Bir ben yabancı değilim galiba kendime bir de
    Yalnız yürüyenler, ne kadar kalabalık ve nerede
    Özlemler biriktiriyorum otobüs camlarından
    Geceleri yıldızları sayıyorum
    Dön demiyorum kimseye, unutulma demiyorum
    Hüzün alışkanlık olunca kurallaşıyor yalnızlık
    Pişmanlık ve merak, özleyiş ve kayboluş oluyoruz
    Gülünçtü içten bakınca hayat ama acımasız
    Sokak lambaları, köprü ayakları ve anılar
    Uzağız işte, dingin bir sessizlikteyiz şimdi
    Bitmeyen bir yol kaldı mı diye soruyor şoför
    Tekerlek dönerken gurbetteyiz o daracık yerde
    Evim sensin diyordu içim, yabancılaştım kendime
    İstanbul ve Berlin iki şehir iki ayrı hikaye
    Belki bir rüyada anlam bulan iki yalnızlık

  • Küskün Bir Lamba Gibi

    Niçin susmalı öyleyse
    Konuşmak bir varoluşsa.
    Sessizliğini dinliyor Ali Bey
    Bir yanda Ali Bey bir yanda sükut
    Ve duymamak ister gibi fısıltıyı
    Kapanmış bir odaya.
    Ben ki bir sessizliği beklemekle tükettim ömrü
    Bir sessizliği ve sessizliğin bütün ağırlığını.
    Götürdüler beni bu şehre bir akşam
    Otobüsle getirdiler
    Yapayalnız bir köşeye bıraktılar – ben böyle istedim böyle oldu –
    Ev numarası 17’ydi aklımda doğru kaldıysa
    Sokaktan insanlar geçiyordu, arabalar ve birtakım seslerle dolan sokak
    Uzağımdan geçiyordu bazı çocuklar da
    Eski bir radyo vardı odada. Odanın her yerinde
    Tozlu radyolar vardı
    Ve her şey o kadar yorgundu ki, anılar
    Yılların kırgınlıklarını gösteriyordu sanki
    Ve bütün kırgınlıklarda koskocaman bir hiçlik
    Ali Beyin hiçliği
    Hepsi de zehir gibi beni
    Sarmıştı zehir gibi Ali Beyi.
    Ve o gün ilk defa aynaya baktı Ali Bey
    Solmuş yüzünü gördü
    Çökmüş omuzlarını, kırgın bakışlarını
    Gördü neye benzerse bir hiçlik.
    – Ben Ali Bey iyiyim
    – Yalnızsınız Ali Bey.

  • Akşamın Sırdaşı

    Gün bitti, gölgeler uzadı yine,
    Yorgun ruhum akşamla dertleşir,
    Sessizliğin şarkısı başlar derinden.
    Bir umut kırıntısı, bir eski heves,
    Yüreğimde saklı, derine gömülmüş,
    Akşamın koynunda canlanır hepsi.
    Kim bilir neler saklar bu karanlık?
    Belki de yeni bir başlangıçtır bize.
    Güneşin vedası umutsuzluk değil,
    Sadece dinlenmenin vaktidir.
    Sokak lambaları yanar birer birer,
    Hatıralar canlanır gözümde,
    Yaralı bir kuş misali çırpınır içim,
    Akşamın hüznü siner ruhuma.
    Belki de bu yüzden severim akşamı.
    Her gün batımı bir veda gibidir,
    Yeni bir güne hazırlık demektir.
    Ben ise hâlâ geçmişe takılı kalmışım,
    Kurtulmak isterim bu zincirlerden,
    Akşamın sırdaşlığı yetmez artık.
    Yıldızlar gökyüzünde parıldarken,
    Bir dilek tutarım içimden sessizce,
    Belki bir gün değişir her şey,
    Belki de bu akşam son bulur hüznüm,
    Yeni bir sabaha umutla uyanırım,
    Akşamın karanlığı kaybolur gider,
    Yepyeni bir ben doğarım.

  • Gelin Bekletmesi

    Mutlu olun diyorlar
    Evlenip ortaya çıkınca
    Karı gibi olmak için seni
    Ömür boyu sürecekmiş, güya
    Sevecekmiş hep, sözde
    Bir ömür çürüyecekmişsin evde
    İçinde ne varsa biriktir
    Dışarı kusma asla
    Seni ezip geçsinler
    Ses çıkarma sakın ha
    Yüzüne baksınlar sonra
    Haklı çıksınlar güya
    Köle gibi olun diyorlar

  • SONSUZ DÖNÜŞ

    Sisli Yollar

    Ne garip, ey hayatın rüzgarı, ne garip,
    Bilinmezlikte yol almak!
    Bir başlangıçtan kopup gitmek,
    Umutlar gibi hafif ve serbest.

    Açsam önüme düşen yaprakları,
    Dolaşsam ben de renk renk
    Ve bir akşam vakti, yalnız
    Bir döngüde bulsam kendimi.