Teslim Ol


Bunca şey anlattık, bunca konuya değindik, her biri hayatımızın en önemli gerçekleri ve gereklilikleri. Bahsetmediğimiz yalnızca bir konu kaldı: “teslimiyet”. aralarında en önemlisi budur ki bu nedenle en sona bırakmayı uygun gördüm.

Teslimiyet İslam’ın açılış kapısıdır. Allah’a güvenmeyi ve tevekkül etmeyi gerektirir. İnsanda nefse en ağır gelen duygudur teslimiyet. Zordur ve daima ağır gelir. Kişinin kaderine boyun eğip Allah’tan gelen her şeye rıza göstermesi ve her şeyi O’ndan beklemesi kolay sindirilebilecek bir durum değildir. İşte imtihan dediğimiz olay da burada başlar. Ahiret saadeti isteniyorsa nefsin boyun bükmesi gerekir.

“İman ettim” cümlesi bir başına anlam ifade etmez, iman eden kul O’na teslim olmak zorundadır, O’nun kendisi için takdir ettiklerine teslim olmak zorundadır. O’nun kusursuzluğuna, sonsuzluğuna, kudretine, azabına ve bağışlayıcılığına teslim olmak zorundadır. İman en temelde teslimiyeti gerektirir. Olmadık düşüncelerle aklı bulandırmak yerine “Allah her şeyin en hayırlısını nasip edecektir” düşüncesini şiar edinmeyi gerektirir.

“... Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Ve olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli/kötü olur. İşin sonucunu, gerçeğini Allah bilir, ama siz bilemezsiniz.” (Bakara, 2/216).

Ayeti kerimesinden de anlaşılacağı gibi insan olayların sonuçlarına vakıf olamaz. Gerçeği ancak Allah bilebilir. Bu nedenle yaşadıklarınız teslimiyetinizin önüne geçmesin. Unutmayın ki iman etmek sadece sizi mümin yapar, Müslüman olmak için teslim olmak gerekir.

İnsan bu dünyaya yaratıcısını tanımak ve ona iman edip ibadet etmek için gönderilmiştir. Yüce Allah, “Cinleri ve insanları yalnızca (Beni tanımaları ve) bana kulluk etmeleri için yarattım.” (Zari- yat, 51/56) şeklinde buyurmaktadır.

Ahiret saadetine nail olabilmek için insanın sağlam bir imana sahip olması gerekir. Çünkü iman insanı insan eden tek ayırt edici özelliktir. Peygamberimiz (a.s.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

“Ölümden önce hayatın, yaşlılıktan önce gençliğin, çok işten önce boş zamanın değerini biliniz.” (Fethu’l-barî, 14/9)

Hayat, anlamsız bir varoluş olmadığı gibi, ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş olamaz. Aksine hayat, âdeta hayırlı amellerde yarışma alanı, bir imtihan salonu; ölüm ise bu dünyada yaptığımız amellerin karşılığını alacağımız, ebedî varlık sahasına geçişi sağlayan bir dönüm noktasıdır.

Gerçek mutluluk ve huzur ancak teslimiyetten geçer. İslam hükümlerini kendilerine kanun edinenler huzura kavuşacakları gibi çevrelerine de faydalı bir birey haline gelirler.

Hakiki mutluluk ve huzur, yalnız imanda ve iman hakikatleri içerisinde bulunur. Hayatlarını Allah’ın emirleri doğrultusunda geçirenler hem ailelerine hem de içinde yaşadıkları topluma faydalı birer kişi olurlar. O halde nefsinizi dizginleyin ve teslim olmasını sağlayarak Allah’ın tarafında yer alanlardan olun.

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir milletin, Allah ve Resul’ünün karşısına çıkan kimseleri, isterse o kimseler babaları, evlatları, kardeşleri ve sülaleleri olsun, sevip dost edindiklerini göremezsin. İşte Allah, onların kalplerine imanı nakşetmiş ve kendi tarafından bir ruhla onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere hem de ebedî kalmak üzere yerleştirecektir. Allah onlardan, onlar da O’ndan razıdırlar. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. Ve iyi bilin ki felaha erenler, Allah’ın tarafında yer alanlar olacaklardır.” (Mücadele, 58/22)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski