Kaç insan aynı olabilir ki hayatta veya insanlar hiç aynı olabilir mi? Aynı acıyı tatmamış insanlara aynı demek insafsızlık olur biraz ve biz insafsızlığın en kötüsünü kendimize yaparız. Hepimizin sayfalarımızı dolduracak ilişkileri olmuştur. Başlarken ruh eşimiz olan insanların nedense ayrılırken bizimle uzaktan yakından benzerlikleri olmaz. Sadece bunlarla da yetinmeyiz ve her seferinde ruh eşimizi aramaya devam ederiz. Bir türlü aklımıza gelmez, bizimle aynı acıları çekmeyen insanlar nasıl ruh eşimiz olabilirler? Bu bir yana, aynı acıyı çekseler bile, aynı sonucu çıkaran insan milyonda birdir. Bunların yarısının da erkek (veya kadın) olduğunu farz edersek; yoktur demek daha doğru olur...
Birilerinin bizi anlaması için ruh eşimiz olmasına gerek yoktur. Ne olduğunun, ne iş yaptığının ve nerde olduğunun da hiçbir önemi yok. Önemli olan: Gerçekten inanıyor muyuz bizi de bir bekleyenin olduğuna? Türkiye sınırları içerisindeki bütün şehirleri tek tek gezsem, bir tane insan çıkmaz herhalde, “bekleyenim yoktur” diyebilecek. Düşüncede kalsa da, çoğu zaman söylediklerimiz, -keşke bunlar sadece düşünce olarak kalmasa- her önümüze gelene atlamasak ruh eşimiz diye: Bir başkasının kaderini de, ikinci el yapmasak...
Bedenler de kalmayın yazdıklarım için, sadece bedenler kirlenmez ilişkilerde. Bedeni fahişe olan insan; er ya da geç kurtulur bu iğrençlikten, ruhunu kaybeden bulamaz bir daha, kurtulamaz içine düştüğü uçurumdan.
Ne yazık ki çakılacak dibi de yoktur bu uçurumun. Durmadan düşmeye devam eder, devam ettikçe de daha derine ulaşır. En dibine varamaz hiçbir zaman, çünkü en dibi diye de bir şey yoktur; sıkılmaktan sıkılır hale gelir ama düşmekten kurtulamaz…
Sanmayın ki ruhları fahişe insanlar sadece bayanlardan oluşur… Erkeklerde daha ağırdır durum; hem ruhunu yitirirler hem de her şeylerini… Bu bir kenara, bayanlar durumun farkında olurlar, ama erkekler ruhlarının kirlendiğinin farkına varmaksızın yaşamaya devam ederler…
“Bana en çok benzeyendin sen,
Bu yüzdendir seni “ruh eşim” sanışım…”