O gittikten hemen sonra tanışmıştık seninle… Sığınabileceğim bir Allah’ın kulu yoktu etrafımda, bu yüzden seni seçmiştim. Zaten mevsim kıştı ve havalar oldukça soğuktu, bu da benim diğer bahanemdi. Velhasılıkelam; en başından belliydi, uzun bir ilişkimizin olacağı.
Sadece ayrılık tanıştırmıştı bizi ama insan dert çekmeye dursun, sana koşma bahanesi artıyor da artıyor. Yalan yok, zaten küçüklükten beri özeniyorum diğer insanlarla olan ilişkilerine. Destanlaşan birçok ilişkin var. Her destanlaşan ilişkinin kahramanına da tiryaki adını vermişsin. Doğrusunu söylemek gerekirse her yönünle beni kendine çekiyordun.
Kapındaydım. ‘Al, esirin olmaya geldim’ bakışlarımı hatırlıyorsundur. Nasıl hatırlamazsın ki; koskoca sekiz yıl ve her gün, her saat kapında esirin olduğunu ifade eden bir zavallı… Oysa başlarda çok da iyiydin bana karşı; sevgilimle kafeteryalarda içtiğim bir çay bana 3 tl hesap çıkarırken, seninle 20 buluşmamız ancak 1 tl ediyordu. Hesaplıydın ve ben de öğrenci, bildiğin cezp ediyordu bu halin… Gerçi en fazla beş dakika sürüyordu her buluşmamız ama olsun hiç bırakmayacak olman daha önemliydi benim için. Ya da Allah kimseyi fakir etmesin diye dua mı etmeliyim, pek kestiremiyorum. Bütün bunlar bir yana çıkarcı mısın diye düşünme derdi de yoktu seninle olan ilişkimizde, ne kadar param var ise o kadar vardın benimle. Bazen günde bir paket, bazen de iki ama fazlası ağır geliyordu hep…
Derken, patlak verdi ilişkimiz. Sanırım üç ya da dördüncü yılımızı kutluyorduk. Doktor ilk teşhisi koyduğunda pekte kaale almamıştım. Sonraki iki yılda pek hissedilebilir bir şey yoktu ama çok geçmedi nefes alamaz hale geldim. Bu defa ki teşhisin adı ise astımdı. Sonrası ise koa diye bir hastalıkmış, kapı önünde hastalarını gördüm de, Allah düşmanıma vermesin… Seninle de kavga eder olmuştuk öksürük aramıza girdi, gireli. Zaten ilişkiler hep böyle değil midir? Üçüncü kişi araya girer girmez, bir şeyler tepetaklak olur. Sonra ne kadar çabalasan da hiçbir şey eski haline dönmez. Bizde de değişmedi bu kural hiçbir şey eski haline dönmedi...
Hiç tahmin etmemiştim bana bu kadar haince yaklaşacağını. Hem nasıl edebilirdim ki, senden başka hiç kimse bu denli kör etmemişti gözlerimi. Kavgalar büyüdükçe buluşma sayımızda azalıyordu. Günde en az 20 defa görüşen biz en fazla 5 veya 6 defa görüşüyorduk artık. Zaten öksürük de, fırsat kollarmışçasına her buluşmamızdan sonra hemen damlıyordu yanıma. Gerçi ihtiyacımca yok desem yalan olur. Son zamanlarda yaşadıklarımı bir şekilde dışa vurmalıydım ve öksürük bu konuda bi hayli deneyimliydi. Çok alışmıştım sana bitmeye doğru giden bu yolu pek hazmedemiyordum. Nasıl becerdi bilmiyorum ama öksürük senden daha fazla yanımdaydı artık. Bu durum ürkütüyordu beni, buluşmalarımız da; bir, ikiye kadar düşmüştü. Sonra bir gün aniden nefes alamadım, çok zorlanıyordum. Anlamıştım sen yoktun artık çok canım yanıyordu, gidişini hazmetmek hiç de kolay değildi.
Günlerce yasını tuttum. Sonra bir gün yakın arkadaşlarımdan biri maskeni tamamen düşürdü. Meğer sen hiç sevmemişsin beni. Daha terk ettiğin gün onlarca insanın koynunda yakaladıklarını duyunca tamamen uzaklaştım senden. Yazık diyebildim sadece, düşün yüzüne bile tüküresim gelmedi, sırf o illet yüzünü bir daha görmeyeyim diye. Yıllarca sinemi hançerlediğin yetmiyormuş gibi hem cebimi hem de hayallerimi çalmışsın… Sana sekiz yıl harcadığım paralarla doğduğum günde bu yana hayalini kurduğum ev ve arabadan kaçar tane alırdım, kim bilir. Sana son sözüm çıkma karşıma, yakmadan ezerim seni…
“İnsanoğlu da sigara misali, sigara en fazla beş dakika buluşur seninle sonra ardına bakmadan çeker gider… İnsanoğlunun da pek bir farkı yok sadece zaman dilimi biraz daha fazla. Mesela nefesim dersin ona ama düşünmezsin her aldığın nefes beş dakika bile seninle kalmıyor, terk edip gidiyor… Sadece bu değil tabi, şimdi ki bütün ilişkiler sigara gibi hem cebinden paranı çalıyorlar hem de çaldığı paralarla gerçekleştireceğin hayallerini, zaman konusuna girmiyorum bile…