Yaşayarak öğrenmek tecrübelerden uzak durmak değildir, aksine yaşayarak öğrenmek demek eninde sonunda kendi tecrübelerinizi kazanın demektir. Zordur engebeli yollar, hiçbir zaman önünüzü görmenize izin vermediği gibi hayalini kurduğunuz düz yol ise milyarda bir insanın karşısına çıkar, bu yüzden çok fazla çaba sarf etmek gerekir. Ancak genelde kalp izin vermez, her şey o kadar güllük gülistanlıktır ki sanki elinizi oynatsanız her şey avucunuza dökülecektir. Maalesef öyle değildir gerçek, ancak ne yazık ki hiçbirimiz bunu yaşamadan öğrenemeyiz.
Bu durumun sadece bizim başımızdan geçtiğini düşünürüz çoğu zaman, hatta etrafımızda el ele veya birbirine sarılırken gördüğümüz her çift daha da arttırır bu tezimizin doğruluğunu. Hiç aklımıza gelmez aşk yaşamanın zor olduğu çünkü o an kalp sadece basitliğe inandırmak için şartlamıştır kendini ve biz de ona tabi oluruz. Yaşayarak öğreniriz kalbimizin bize oynadığı oyunu ancak bu da bize bir bedel ödetir. Öyle ki, yaşayarak öğrenmenin bedeli en ağır öğrenme biçimi olduğunu öğreniriz.
Çözüm her zaman vardır, en büyük zorluklarda dahi. Önemli olan çözümün olması değil çözüm olabileceğini düşünebilmektir. Sır, sırrın varlığını bildiğiniz takdirde çözülür. Bu yüzden her zaman bir çözümün olduğuna inanın ki onu bulasınız.
Yani korkmayın aşkı yaşamaktan ama kendinizi de kandırmayın gerçek aşkı buldum zannederek. Çünkü her aşk gerçek aşk olsaydı sadece bir “Leyla ile Mecnun” hikâyesi yerine onlarca benzeri destanlaşan aşk hikâyesi olurdu…