Bu şekilde bir soru sorulduğunda genelde cevabım “ben aşkı yok saymaktan bahsetmiyorum ki” oluyor…
Evet, ben sizlere aşkı yok saymaktan değil, ben sizlere illa aşk için bir tanım yapmak mecburiyetinde olmadığınızı anlatmaya çalışıyorum. Başından beri yazıyorum. Yüzyıllardır aşka bir kalıp bulmayan şair ve yazarlarla dolu etrafımız, tarihimize dahi etki eden bu kavramı neden birileri sürekli tanımlamaya çalışıyor, neden herkesin kendisinin öğrenmesine izin verilmiyor? Neden aşkı birilerinden öğrendiğim kalıbıyla yaşamak zorunda kalıyoruz?
Hiçbir hayvana duyguların öğretildiğini gördünüz mü, şahsen ben görmedim. Ancak bütün hayvanlar yavrularını kaybettiğinde gözlerinin ağlamaklı baktığını hepimiz görmüşüzdür. Eğer ben âşık olabileceğime inanıyorsam aşk için bir tarif veya kullanım kılavuzu kullanmama gerek yok, sonuçta hiç birimiz dünyaya gelirken kullanım kılavuzları ile gelmedik. Hepimiz nasıl yaşayacağımızı adaptasyon süreciyle öğrendik. İşte aşk da aynen böyledir, adaptasyon süreciniz vardır: Ya adapte olup aşkı yaşamayı öğrenirsiniz ya da acıyla hüsran olursunuz.
Bizlere aşkın öğretilmesine gerek yok,
Nasılsa bizler zamanla nerde ne yapacağımızı öğreneceğiz.