Yitik Zamanların İncisi

Ben bir taş merdiven, adım sesleri beklerim
Sen hiç yankısı dinmemiş bir başka merdiven
Yüzümüz tozlu, yılların ağırlığı omuzlarda
Ve sinemiz hatıralarla dolu, kimsesiz ve derin
Ayak izlerinden anlarız geçenleri, gidenleri
Sıyrılıp iner her biri kendi yalnızlığına
Dilim dilim basamaklarımızda kaybolan seneler
Biz de merdiveniz, dinleyen duyan düşünen merdivenler
Bizim kucağımız unutulmuş bir veda gibi ıssız
Ve bizim kucağımızda yorgun adımlar
Yüzündeki umut kırıntısıyla durur silüetin
O genç aşık, elinde kırık bir buket
O zaman bahardı, kuş sesleri pencerelerde
Bir öğle vakti girdi dünyamıza
Gözlerinde yeşeren bir sevdanın ışıltısı
Adeta birdenbire aydınlandı taş duvarlar
Onu böyle görünce nasıl da sevinmiştik
O zaman bahardı, kuş sesleri pencerelerde
O elini uzattı, bir çiçeği okşadı
Sımsıcak gülümsemesi şimdi bile aklımdadır
Bir sana baktı bir bana baktı
Dışarıda hayat baharın en coşkulu halindeydi
Toprak ana bütün renklerini sunmuş
Sabahlar akşamüstleri papatya gibi parlak
Tarlaların yüzü gülmüş
İşte o genç aşık, elinde kırık bir buket
Dışarıda hayat baharın en coşkulu halindeydi
Bizim kucağımız unutulmuş bir veda gibi ıssız
O birkaç defa sevinçle çıktı, hüzünle indi
Fısıltılarını değil sessizliğini duyduk
Biz merdiveniz neyleyelim gözlerimiz ağlamayı bilmez
Onu bir sonbahar sabahı büsbütün kaybettik
Kendi gitti anısı kaldı yadigâr bağrımızda
Ya biz yorgun merdiveniz, kaç hayat tükettiler
Onlar hep geçti biz hep ayakta kaldık
Temelimiz hasretle beslendi ama nedense kısalmadık
Öyle bakmayın bu çizgiler gurur nişanesi değil
Getirirler, çıkarlar, biz öyle dururuz
Yağmurlar gözyaşı, rüzgarlar mendil
Elimizden ne geldi de yapmadık
Ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir