Sessizce akıyordu nehir, şehrin ortasında;
Yüzlerde bir telaş, bir bekleyiş vardı.
Gökyüzü griye çalarken, taş duvarlar yankılanırdı;
Adımların ritmiyle, uzak bir davul sesi.
Karanlık çökerken, fenerler yanmaya başladı;
Her biri birer umut ışığı, kayıp bir yemin için.
Soğuk bir rüzgar eserdi, yaprakları savurarak;
Hatıralar canlanırdı, unutulmuş bir aşkın.
Tören başladı, sessizlik içinde.
Yalnızlık benimle,
Kaybolmuş bir yıldızım gökyüzünde,
Sonsuz bir boşlukta.
Şimdi tüm gözler onda, genç kızın üzerinde;
Beyazlar içinde, masum bir yüz, titrek bir nefes.
Elleri bağlı, kaderine razı, bir umutsuzluk ifadesi;
Gözlerinde geçmişin izleri, geleceğin bilinmezliği.
Dualar yükseldi, göğe doğru;
Bir fısıltı gibi, yankılandı taş duvarlarda.
Ateşler yakıldı, karanlığı aydınlatarak;
Alevler dans etti, umut ve çaresizlik arasında.
Yemini bozdu, aşkı uğruna;
Kayboldu kalabalıkta, bir gölge gibi;
Şimdi sadece nehir akıyor, sessizce, şehrin ortasında.
Bir yanıt yazın