Kadehler dolup taştıkça gece büyür,
Kristallerde yankılanır bir senfoni.
Maskeler düşer, hakikat sızar,
Bir şölen, bin yalanın aynası.
Yıldızlar uzakta, şüphe yakında,
Dans eden gölgeler, sonsuz bir oyun.
Ruhlar sarhoş, bedenler yorgun,
Kahkahalar yükselir, sonra suskunluk.
Şarap rengi anılar birikir,
Her yudumda bir pişmanlık filizlenir.
Aşk bir maskara, ihanet bir kadeh,
Beklentiler tuzla buz, hayaller külde.
Yüzler solgun, kalpler kırgın,
Yarın yokmuş gibi, bugün son nefes.
Gözler kaçar, eller titrer,
Bir vedanın provası, gizli bir serenat.
Sessizlik iner.
Ağırlığınca anlamsızlığın,
Yaldızların altında çürüyen hayat.
Kimse duymaz içten içe feryadı,
Herkes kendi dipsiz kuyusunda kayıp.
Müzik susar, ışıklar söner,
Gerçek yüzler belirir, acımasız ve çıplak.
Maskeler düşer, roller biter,
Bir kabusun son perdesi, soğuk bir şafak.
Yalanlar yankılanır boş salonda,
Vicdan bir hayalet gibi dolaşır etrafta.
Unutulmak dilenir, hatırlanmak yasak,
Bir şölenin ardından kalan, yalnızlık ve isyan.
Ve sonra sadece.
Bir hiçlik kalır.
Gölgeler uzar, saatler ilerler,
Sabahın ilk ışığı sızar içeri.
Yaldızlar kararır, maskeler yerde,
Bir şölenin enkazı, sessiz bir felaket.
Kadehler kırık, umutlar tükenmiş,
Gerçek acı, sahte gülüşlerin ardında saklı.
Ruhlar çıplak, vicdanlar yaralı,
Bir şölenin ardından kalan, yalnızlık ve çaresizlik.
Yarın gelir, ama hiçbir şey aynı olmaz,
Sadece bir yankı kalır,
Bir zamanlar var olduğuna dair,
Bir şölenin ve yalanların.
Yaldızlı bir düşüşün hikayesi,
Unutulmaya mahkum,
Sonsuza dek.
Bir yanıt yazın