Deniz feneri söner, gece puslu bir perde,
Yakamoz vurur yalnızlığın kıyılarına.
Dalgalar fısıldar eski bir hikaye,
Unutulmuş bir aşkın acısı siner havaya.
Gözlerim kapalı, dinlerim denizin sesini,
Bir çığlık yankılanır ruhumun derinliklerinde.
Yakamoz, bir bıçak gibi keser karanlığı,
Her parıltısı bir anı, bir pişmanlık.
Rüzgar eser, savurur külleri mazinin,
Geçmişin hayaletleri dans eder dalgalarda.
Sahilde yalnız bir siluet, ben miyim o,
Yoksa kaybolmuş bir ruh mu?
Deniz, sonsuz bir ayna, yansıtır içimi,
Çaresizliğimin resmi çizilir geceye.
Ayın şavkı vurur denize, gümüş bir yol uzanır,
Gitmeli miyim, kalmalı mıyım bu diyarda?
Yakamoz işkence eder, hatıralar canlanır,
Her biri birer acımasız cellat.
Gözyaşlarım karışır denizin tuzuna,
Bir ağıt yükselir sessizce.
Yakamoz vurur, bir umut belirir sanki,
Yoksa sadece bir yanılsama mı?
Dalgalar çağırır beni, derinlere doğru,
Kurtuluş mu var bu yakamoz işkencesinden?
Deniz kokusu siner elbiselerime,
Bir denizci türküsü fısıldar kulaklarıma.
Yakamoz vurur, bir ışık belirir uzakta,
Bir gemi silueti belirir karanlıkta.
Umut mu var, yoksa ölüm mü?
Deniz karar verecek yazgıma.
Yakamoz bir zehir, ruhumu kemirir,
Kaçmak isterim, lakin nereye?
Deniz, bir labirent, çıkış yolu yok.
Yakamoz vurur, bir suret belirir suda,
Gözleri tanıdık, bakışları hüzünlü.
Kendimi görürüm, kaybolmuş ve çaresiz,
Denizin dibinde bir yankıyım ben.
Dalgalar beni sürükler, bilinmez diyarlara,
Hatıralar bir bir canlanır zihnimde.
Yakamoz vurur, bir yol belirir sanki,
Umut mu var, yoksa sadece bir oyun mu?
Deniz, bir ayna, yansıtır içimi,
Çaresizliğimin resmi çizilir geceye.
Gitmeli miyim, kalmalı mıyım bu diyarda?
Yakamoz vurur, bir fısıltı duyarım,
“Kurtuluş yok, sadece kabulleniş var.”
Deniz, bir mezar, beni kucaklar,
Yakamoz sonsuza dek sürecek işkence.
Dalgalar beni sarar, götürür bilinmezliğe,
Yakamoz vurur, son nefesimi veririm.
Deniz, bir sır, sonsuza dek saklayacak,
Yakamoz işkencesinin izlerini.
Gitmeli miyim, kalmalı mıydım bu diyarda?
Yakamoz vurur, artık çok geç.
Bir yanıt yazın