Girdim bir umutla odaya, sandım ki şansım döner;
Duvarlar yabancı, eşyalar soğuk, bir şeyler söner.
Ne aşk var burada, ne bir sıcaklık, her şey yapay;
Gözlerimde biriken yaşlar, içimde kopan feryat.
Bir masa gördüm, üstünde kartlar, dağılmış, karmakarışık;
Belki de hayatımın özeti, böyle savruk, böyle kırık.
Bir sandalye çektim, oturdum, bekledim bir mucize;
Ama nafile, her şey boş, her şey anlamsız bir hece.
Perdeler kapalı, güneş yok, sanki ebedi bir gece;
Bu oda benim zindanım, bu oda benim işkence.
Kalkmak istedim, ayaklarım tutulmuş, zincire vurulmuş;
Bu yabancı oda, ruhumu sarmış, beni benden koparmış.
Nereye gitsem, bu oda benimle, bir gölge gibi peşimde;
Kurtuluş yok mu dersin, bu karanlık dehlizde?
Bir yanıt yazın