Susturulmuş Notalar

Duymazdan gelmeyeceksin içindeki sesi, öyle hemen.
“Benim şarkım değil.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Senin şarkın çünkü.
Öyle kolayca geçmeye gerek yok ki.
Çok dinlemeyeceksin mesela. O daha az duyarsa susarsın.

Ve zaten genellikle o daha az duyar seni,
Senin onu duyduğundan.
Çok dinlemezsen, çok incinmezsin.
Çok yorumlamayınca, çok anlam da yüklemezsin hem.
Hatta parmak uçlarını bile çok yorumlamayacaksın.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir sesin olmazsa, yankısından da korkmazsın.

Onlarsız da söyleyebilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok enstrümanın olmayacak mesela odanda.
Hafifçe dans edebileceksin.
İlle de bir şeyleri besteleyeceksen,
Yıldızların sessizliği bestelediği anları besteleyeceksin.
Sessizliği besteleyeceksin,
Rüzgarı, yaprakları, yağmuru…
Mesela ilkbahar yağmuru, senin şarkın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gün batımı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, ritme ait olacaksın.

Öyle anlamsız notalara, ya da suskunluğa.
Ya da melodiye ait olacaksın.
Çok çalmadan, çok dinlemeden yaşayacaksın.
Hem her an kulaklarından silinip gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
Uyumlu yaşayacaksın. Yankısından tutarak…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir