Diyelim ki, vicdanımızla yüz yüzeyiz,
yani, aynada gördüğümüz
bir yabancı suret, tanıdık ama uzak.
Aldırmamak mümkün değilse de içimizdeki fırtınaya,
biz yine de sessizce dinleyeceğiz kalbimizin ritmini,
şafak söküyor mu, diye bakacağız gökyüzüne,
yahut da umutsuzca bekleyeceğiz
gelmeyen bir yanıtı.
Diyelim ki, doğruluk için savaşıyoruz,
diyelim ki, yalnızız.
Daha o ilk adımda, daha o gün
yenilgiyle tanışmak da mümkün.
Karanlık bir korkuyla bileceğiz bunu,
fakat yine de delicesine merak edeceğiz
belki hiç gelmeyecek olan aydınlığı.
Bir yanıt yazın