Şiirler

  • Yersiz Bir Arayış

    Yersiz bir arayış bu inan
    Kader ağlarını örmüş çoktan
    Sen umutsuz bir çaba içindesin
    Yorulma artık beyhude koşturan
    Her notada bir sızı saklıdır
    Çalınmamış ezgilerde
    Boşa kürek çekme gönül deryasında
    Fırtınalar kopar kim bilir nerede
    Yelkenlerin yırtık, umutların kırık
    Vuslat çok uzak, elin nerede
    Her düşüşte bir ders çıkarır insan
    Kalkmak zor olsa da
    Kaçış yok bu yazgıdan bilesin
    Melodi suskun, notalar sahipsiz
    Yolun sonu bir bilinmezliktir elbet
    Teslim ol artık, çaresiz
    Her seste bir yankı duyulur
    Bırak yankılansın
    Sessizlikte bir anlam gizlidir derler
    Belki de doğru, kim bilir kim anlar
    Akıntıya kapılmış bir yaprak gibiyiz
    Kaderin oyuncağı olmuşuz anlar
    Her bakışta bir sır saklıdır
    Çözülmemiş bilmecelerde
    Unutma, her bitiş yeni bir başlangıçtır.


  • Araf Zamanı

    Dün bitti mi?
    Sorusuna,
    Yok, cevabı.
    Çünkü,
    Bitmesi için,
    Öncesinde bir yarın,
    Gerekirdi,
    Yoksa nasıl?
    Kimse anlamazdı,
    Beklenti ile gelen hayal kırıklığını,
    Yarım kalmış bir vedanın acısını,
    Olgunlaşmamış bir meyvenin buruk tadını,
    Kimse anlamazdı,
    Güneşin batışını denize anlatmanın manasını,
    Sessiz bir çığlığın yankısını.
    Çünkü,
    Anlamak için,
    Hissetmek gerek,
    Ve sonra,
    Unutmak,
    Gerektiği gibi.


  • Araf-ı Vicdan

    göz kapaklarımda tütün yangını
    yalnızlık nöbetleri
    ihanetler içre doğru
    sancılar diner dinmez
    anılardan zeytin ağacı
    ruh-ı sefaletti can havliyle dirilmiş
    susmalar teyakkuzda
    sürgün bahçelerinde itiraflar
    dünyanın kayıp kıtasıydı bin bilinmez insandan biri
    sarı bir yapraktı sanki hiçlik kadar derin
    ve minnacık bir nefes kadar yakın
    bu dertten en çok usananlardır dervişler
    nefsi müdafaa zemininde
    dünyevi bir çığlıktı en mütevazı ibadeti
    zordu çünkü bir oluru anlatmak inanmak istemeyene
    yüzler buruştu yarı yolda
    soluk bir öğle vaktinin ortasında
    bir avuç günahkara kaldı kara sevda
    ve sonuncunun ibadeti sessizliği oldu
    kardeşlerim!
    kardeşlerim telaş etmeyiniz
    hele bir yaşayalım da sonrası tufan!
    birkaç damla umut
    birkaç yudum hüzün
    kalanı hep aynı hikaye
    bir yalanın ortasında
    bir hiçliğin kıyısında
    zamandan düşen yaprak
    düştüğü yeri unutturur


  • Yalnızlığın İki Yanı

    Hangi sessizlik bir çağrı gibi yankılanıyorsa
    benliğin derin dehlizlerinde bu akşam
    hüzün artık bir alışkanlıktır orada
    ve çıplak bir gerçektir ruhun aynası
    Kimsesizliğin dayattığı bu sınırlar
    boğarken umutların yeşeren filizlerini
    fısıldıyorum insan olduğumu
    ve kırılıyor kalbimin en narin yanı
    Bu şehir terk edildi diyorlar
    anılar gömüldü bir bilinmezliğe
    Hayaller dolaşıyormuş şimdi
    dar sokaklarda ve geniş meydanlarda
    terkedilmiş bir ev olmuş düşler
    ve gözyaşları süzülüyormuş
    Yalan ve riya tüccarları
    şenliklerini yaşarlarken
    artıyormuş bir yandan da
    kaçışlar, unutuşlar
    Hayat oyunları, sahte gülümsemeler
    birbirini izleyip dururken
    nasıl yayılmışsa bilinmiyor
    derinmiş şimdilerde acı
    Kederlerin sayısı söylenmiyor
    büyüyormuş yalnızlıklar
    ve artık bunların hiçbiri
    şaşırtıcı bile sayılmıyormuş şimdi
    Bu şehir terk edildi diyorlar
    umutsuzluk hüküm sürer burada


  • Unutulmuş Hatırat

    Çıkmak istemiyorum bu rüyadan.
    Daha çok erken.
    Daha gideceğim
    O bilmediğim diyarlara,
    Kopmuş uçurtmaları arayacağım
    Kaybolmuş zamanın izini süreceğim
    Kırık dökük aynalara bakacağım
    Çocukluğumu bulacağım
    Yeniden başlayacağım
    Uyanmak yok şimdi
    Yüzümde bir tebessüm
    Daha dinleyeceğim
    O eski radyoyu
    Daha çok erken
    Gecenin sessizliğiyle konuşacağım
    Yıldızlara fısıldayacağım
    Anıları tazeleyeceğim
    Sabaha kadar dans edeceğim
    Uyanmak yok, daha çok erken.


  • Bahar Temrinleri

    Ey nisan,
    içimin taze nefesi,
    yeniden başlama bahanesi…
    (güneşin kendini hatırlatması kimin umurunda…
    kışı unutan ilk serçeye benzer biraz da…)
    bir sabah uyanıverdin işte
    şehirlerin en kırılgan yerinde…
    yeşeriyor her yer,
    beklenti kadar gerginiz o zamanlar
    ve umutlu
    bir tohum kadar!


  • Kabullenilmeyen

    Biliyorsun, kabullenemeyeceğim!
    Düğümlenen sözler kalacak boğazımda,
    Buz tutacak bakışların uzaklığıyla içim
    Sönecek içimde yanan cılız bir mum.
    Hatırladıkça daha da batacağım dibe,
    Sahte gülüşleri yüzüme takamayacağım.
    Boşuna çabalama, artık çok geç;
    Biliyorsun, kabullenemeyeceğim.
    Ve biliyorum, sen de kabullenemeyeceksin,
    Sökülüp atılamayacak bir iz kalacak bende
    Günler geçer, aylar, yıllar unutulur belki
    Ama bu veda, kalbime kazınacak bir yara.
    Sen benim umudumdun, hayallerim, yarınım,
    Şimdi bir pişmanlık olamazsın acı, karanlık
    Biliyorsun bazı şeyler vardır affedilmez
    İşte öyle büyük bir şey beni terk etmen.
    Sanma ki her şey bitmedi canım;
    Bir gün unutulur şu kırılan hayaller.
    Ve bundan sonra kim sevilirse dünyada;
    Aşkı ve ihaneti hatırlayacaklar.


  • Cam Kalp

    Bir kırılganlık: Anılar
    Bir özlem: Geçmişe
    Bir soru: neden geçmişe
    Bir gölge: yalnızlığın gölgesi
    Bir umut: belirsizliğin içinde
    Bir anı: silik
    Bir mektup: yazılmamış
    Elbet unutulmuş adreslere
    Bir kalp: kırık dökük
    Toplar ayrılığın parçalarını
    Dağıtır unutulmuş diyarlara sessizce
    Bir düş: solgun
    Ey solgun yüzlü yorgun kalp
    Ne diyeceksen söyle artık
    Bir melodi: hüzün
    Bir veda: belki de sonsuz
    Bir gözyaşı: elbette sebepsiz
    Bir his: tükenişin başlangıcı


  • Beton Şafakları

    Halbuki susacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
    Her şey betondandı o kadar
    Ve doğarken bin bir yerden boğuluyorduk renklere karşı.
    Ama beton şafakları görmeden önce
    Hepimiz çocuklar gibi uyanıyorduk
    Beton şafakları hep bilmelisiniz
    Gri ve yabancı yüksek binalarda
    Güneşin anten sonlarında doğmasıyla telaştan
    Hepimizi uykudan uyandıracak
    Bir yandan, yolları aştık
    Bir yandan kaybolduk
    Kornalardan ve kalabalıklardan
    Ve eski düşlerden
    Saklanarak yahut savaşarak
    Beton şafaklarını kurtardık
    Evet yalnızdık ama alışkanlığımız vardı
    İki lamba görsek bir şehir sanıyorduk
    İki martı görsek deniz geliyordu aklımıza
    Metrolarda gitmekten hoşlanıyorduk sabahları
    İnsanların telefonlarına bakmasını seviyorduk
    Sonra kahve içiyorduk acı yahut tatlı
    Bilir bilmez beton şafakları yüzünden
    Beton şafakların arkası duman
    Ayağının asfalta değdiği yerde bir gökyüzü
    Keskin hatlarında soğuk günışığı
    İster istemez umutları hatırlatır
    Eskiden güzel günler ve umutlar olmuş
    Şimdi de var biliyorum
    Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
    Binalarda beton şafakların en dirisi
    Hiçbir şey umurumda değil diyorum
    Hızlıca ve sessizce
    Bir anda üç durak ve üç yeni yüz
    Belleğimde tozlu tozlu beton şafakları duruyor.


  • Gök Gürültüsü Sonrası

    Bir serçe telaşla daldan dala konduğu
    Oysa dinmişti yağmur.

    Bir çocuğun uzakta
    Gökkuşağına dokunduğu;
    Bir ihtiyarın, bir duaya,
    Dudaklarını görünmeyen bir sükûta kilitlediği
    Oysa aydınlanmıştı her yer.

    Ama geçmiyordu.-Korku!
    Sanki korku olmayınca hiçbiri anlamlı olmuyordu.
    Öylece duruyordu her şey,
    Gök gürültüsünün ardından.
    Bir anı gibi saklanan.
    Herkes bir şey bekliyordu,
    Belki bir fısıltı,
    Belki bir işaret…
    Belki sadece,
    Yeniden başlamak için.