Şiirler

  • Yitik Soluk

    Kent kalabalığının yorgun sesi,
    Beton ormanının kimsesiz nefesi;
    Öyle dalgın yürüyor kaldırımlar boyu,
    Kaybolmuş düşlerinin hem yası, hem hevesi.
    Onu unutmuş olmalı şehrin bir köşesi.
    Sustukça dinlenmesi, dinlendikçe susması…
    Tek başına bir ordu sanki, hem cephesi,
    Aynasını arıyor bu yabancı siması.
    Rüzgarla savruluyor hatıraların izi,
    Gözlerinde tükeniyor geleceğin fısıltısı,
    Bekliyor bir elin sıcak temasını,
    Yeniden doğmak için bir bahar umudu,
    Yüreğinde saklıyor kırık bir şarkının bestesini,
    Yüzünde taşıyor hayatın sillesini,
    Bedeninde hissediyor yalnızlığın terini,
    Ruhunda yeşertiyor bir aşkın özlemini,
    Kaybediyor adım adım kendi izini.


  • Yüksek Doz Hüzün

    Sustum, sözlerim ağırdı yine,
    Biliyorsun, susacağım.
    Ama öyle baktın ki gözlerime, derinde,
    O, gittikçe yalan.
    Kendime bile itiraf edemedim,
    Nasıl da bağlandım.
    Bir liman aradım, yorgun ruhuma,
    Sen sandım, yanıldım.
    Dalgalar vurdu, savruldum durdum,
    Kıyıya vuruldum.
    Yokluğunda.
    Sonsuz sandığım deniz,
    Bir göletmiş meğer.
    Çekildim kabuğuma,
    Bekledim.
    Güneşi,
    Gelir sandım.
    Ama biliyorum, dönmeyeceksin,
    Bir daha o sıcaklığı vermeyeceksin,
    Ve ben, yine de bekleyeceğim.
    Belki de en büyük aptallığım bu,
    Sensizliğe alışmak yerine seni beklemek.


  • Gri Yeminler

    Kül rengi sözlerle yemin etme bana
    Her bir tonu ayrı bir yalan barındırır
    Gözlerinin ardındaki gölgelere bak
    Orada saklanan tüm pişmanlıkları gör
    Yeniden başlama telaşına kapılma boşuna
    Her başlangıç bir sonun habercisidir aslında
    Bu karmaşada kaybolmaktan korkma
    Bırak gri düşler sarsın benliğini
    Açık yaranı merhemle kapatma
    Yüzleş acının tüm çıplaklığıyla
    Belki o zaman anlarsın
    Aşkın renk körlüğünü


  • Hatay’a Ağıt

    Nereden başlasam hangi sözle anlatsam bu yangını
    Yoksa bir kara sevda mı çöktü toprağıma yine
    Hani kardeşlik vardı, dostluk vardı her adımda
    Hani medeniyetler beşiğiydi, kadim bir sevdaydı
    Hani defne kokusu sinmişti her bir köşesine şehrin
    Söyle Asi, neden tersine aktın bugün
    Yok mudur sende bir nebze olsun şefkatten iz
    Dumanlar yükselirken göğe
    Yaralı bir kuş gibi çırpınıyor yüreğim
    Enkaz altında kaldı umutlarım
    Sessiz bir feryat yükseliyor derinden
    Hatay’dı o, Hatay’dı, gül bahçesiydi
    Şimdi matem var her köşesinde
    Yok mu bir el uzatan, bir umut ışığı
    Yıkılan sadece binalar değil
    Yıkılan umutlar, hayaller
    Yitip giden canlar
    Sessiz çığlıklar yankılanır enkaz altında
    Duyulur mu feryadım ey insanlık
    Hatay ağlıyor, Hatay kan ağlıyor.


  • Yabancı Sularda

    Hiç yadırgamadım seni
    Yadırgamak kabullenmektir
    kabullenişin ötesinde tanımalıydım seni
    Sessizliğini bulmalıyım
    bakışlarını, suskunluğu
    Gözyaşlarımızla yoğrulmalı toprak
    güneş gözyaşlarımızla parlamalı gün batınca
    Ansızın kasırgalar dinmeli
    avutulmalıyım
    Yadırgamak
    uzakta olmak yanılgısıdır
    nefesini duymak biraz da
    Hiç yadırgamadım seni
    Kirpiklerine bahar asmam
    bir çöl gibi sererim ufka
    soluğunla yeşerir
    avuçlarımın kırgınlığı
    Kızıl kor halindeki anılar
    paslı bir çivi gibi saplanıp kalır
    enkazlar ortasında uyanırım


  • Umut Çağı

    Bir sabah vaktiydi
    Gözlerim yeni bir güne açıldı.
    Yüreğimde bir kıpırtı,
    Bilinmez bir coşkuyla uyandım.
    Yepyeni bir dünyaya doğmuş gibi,
    Umutla doluydum adeta.
    Şehrin gürültüsü arasında,
    Kaybolmuş gibi hissetsem de,
    İçimde yeşeren bir filiz,
    Bana yol gösteriyordu.
    Hayallerim vardı benim.
    Adım adım ilerlerken,
    Karşıma engeller çıktı elbet,
    Pes etmedim hiçbir zaman,
    Çünkü biliyordum ki,
    Güneş her zaman doğar.
    Umut benim pusulamdır,
    Coşku ise kanatlarım.
    Yükseklere uçmak için,
    Hayallerime ulaşmak için,
    Durmadan çabalayacağım.


  • Bir Düşe Tutunmak

    Beklemek yorar insanı derler,
    Kader ağlarını örer mi bilmem.
    Gönül bir umutla güne başlar,
    Kısmet kapıları açılır mı dersin,
    Hayallerim gerçek olur mu acep?
    Sessizce fısıldar içimdeki ses,
    Belki de bir mucize olur bir gün,
    Yıldızlar yol gösterir kim bilir.


  • Kırgın İstasyon

    Diyelim bir trene bindin ansızın
    Hiç bilmediğin bir şehre doğru gidiyor
    Camdan bakarken akıp giden tarlalara
    Bir hüzün çöküyor içine derinden
    Kim bilir belki de bir vedanın izi
    Belki de bir aşkın yalanı saklı
    İşte o vagonun en arka köşesinde bulacaksın beni
    Diyelim bir yaz akşamı balkonda oturuyorsun
    Ay ışığı vurmuş yüzüne, dalgınsın
    Eski bir şarkı çalıyor radyoda usulca
    Hatıralar canlanıyor bir bir gözünde
    Belki bir pişmanlık, belki bir özlem
    Belki de hiç yaşanmamış bir hayat
    İşte o yıldızların altında bulacaksın beni
    Diyelim yolda yürüyorsun
    Kalabalığın içinde kaybolmuşsun
    Diyelim bir yağmur sonrası toprak kokusu sardı her yeri
    Gökkuşağı belirmiş uzaklarda rengarenk
    İçinde bir umut beliriyor yeniden
    Belki bir başlangıç, belki bir teselli
    Belki de sadece anın tadını çıkarma isteği
    Yine de arıyorsun bir şeyleri içten içe
    İşte o gökkuşağının altında bulacaksın beni
    Diyelim kayboldun
    Kendinde…


  • Camdaki Suret

    Sessiz bir akşamın koynunda kaybolan şehir,
    Sisli camlarda beliren solgun bir yüz,
    Hatıraların dansı, bitmeyen bir hüzün,
    Belki de beklenen bir mucizenin tehir.
    Uzaklarda bir şarkı, tanıdık bir melodi,
    Yüreğime dokunan, içimde yankılanan anılar,
    Zamansız bir ayrılığın acısıdır kalan.
    Buğulu aynalarda aranan bir tebessüm,
    Yitip giden umutların ardından.
    Yorgun düşen gözlerim, geçmişe takılı kalan,
    Bir sis perdesi ardında saklıdır bütün gerçekler,
    Belki de kaybolan bir aşkın hayaleti,
    Ruhumun derinliklerinde bir fırtına koparan.
    Yabancılaşan sokaklarda ararım seni ben,
    Her adımda biraz daha kaybolurum sisin içinde,
    Sis dağılır mı, bir gün kavuşur muyuz yeniden.


  • Yamaçlarda Unutulmuş Sözler

    Ben babaannemin köyünde
    Yaban gülü, kuşburnu, kekik
    Şehirde yaşlanınca
    Özlemi düşünürdüm.
    Sıla idi beni çeken
    Hay Allahım
    Ben orda doğar isem
    Ağaçlar şahidim ola.
    Sıla idi beni çeken
    Sev toprağı taşı
    Beton yığını iken
    Yâr dağlar sardı beni.
    Çalıştım didindim
    Bir garip âdem
    Ofislerde huzur yok
    Yamaçlarda unutulmuş sözler.
    Ne lüks arabaymış, ne ev
    Hey gidi yaban gülü kekik
    Torunlar günün birinde sevip gelirseniz
    Sizleri de beklerim.