Fabrika düdükleri yırtar sessizliği,
Gri bir sis çöker beton ormanına.
Çelik kuşlar kanat çırpar gökyüzünde,
Yüzler donuk, bakışlar anlamsız.
Umut, paslı bir çarkın dişlileri arasında ezilir,
Ritmik bir uğultu sarar her yanı, yabancı bir melodi.
Vinçlerin gölgesi düşer yorgun bedenlere,
Ter kokusu karışır mazotun ağır kokusuna.
Yapayalnızım bu devasa makinenin içinde,
Her hareket bir görev, her duruş bir emir.
Düşlerim, çelikten bir kafesin ardında tutsak,
Külrengi bir senfoni yükselir derinden.
Bu şehir, ruhumu kemiren bir canavar,
Gelecek, belirsiz bir sis perdesi ardında saklı.
Yine de direniyorum, bir umut ışığı arıyorum,
Belki bir gün güneş doğar bu külrengi dünyada.
Ve ben, o güne kadar hayatta kalacağım.
Bir yanıt yazın