Ahmet Hamdi şehirde kaybolmuş, yürüyor hala.
Beton ormanı ruhunu emdi, diyor Hamdi.
Ahmet Hamdi şehirde kaybolmuş, yürüyor hala.
Bir köşe başında durdu, göğe baktı, gri bir perde.
İstanbul’un üstünde duman, altında yalan.
Evet, kent yorgunuyum, siz rahatsanız, siz mesutsanız, ben kent
yorgunuyum, ben kent hainiyim.
Kent sizin rantınızsa,
rezidanslarınızın ve araç filolarınızın içindekilerse kent,
kent, kaldırım taşlarında uyumaksa geceleri,
kent, işsizlik kuyruğunda beklemekse her sabah,
plazalarınızda karın tokluğuna çalışmaksa kent,
kent kirasıysa bankaların,
kent, bitmeyen inşaatsa, kent, siren sesiyse,
kredilerinizse, bonolarınızsa kent,
kent, AVM’ler, lüks arabalar, marka çılgınlığıysa,
kent, kurtulmamaksa beton karanlığımızdan,
ben kent yorgunuyum.
Yazın neon ışıklarına, yüksek binaların tepesine:
Ahmet Hamdi kent yorgunluğuna devam ediyor hala.
Yani ben, beton yığınında bir gölgeyim sadece.
Ruhum daralır, nefes almak güçleşir içimde.
Yani ben, beton yığınında bir gölgeyim sadece.
Bir parkta bank bulsam da, kaçamazsın ki gürültüden.
Sanki tüm şehir bana düşman, her adımda bir engel.
Evet, kent yalnızlığıyım, siz kalabalıksanız, siz mutluysanız, ben kent
yalnızlığıyım, ben kent sürgünüyüm.
Kent sizin eğlencenizse,
lüks mekanlarınızın ve davetiyelerinizin içindekilerse kent,
kent, metroda itişmekse sabah akşam,
kent, sahte gülüşlerle doluysa her an,
sosyal medya yalanlarınızda kaybolmaksa kent,
kent, gösteriş yarışındaysa herkes,
kent, yabancılaşmaysa, kent, umutsuzluksa,
statülerinizse, markalarınızsa kent,
kent, tüketim çılgınlığı, reklam bombardımanıysa,
kent, kurtulmamaksa sahte maskelerimizden,
ben kent yalnızlığıyım.
Kazın duvarlara, metruk binaların yüzüne:
Ahmet Hamdi kent yalnızlığına devam ediyor hala.
Belki bir gün kaçarım bu şehirden, kim bilir.
Belki bir köyde huzur bulurum, toprakla temas ederim.
Belki bir gün kaçarım bu şehirden, kim bilir.
Ama şimdilik buradayım, kent yorgunu, kent yalnızıyım.
Bekliyorum, bir umut ışığı, bir nefeslik hava.
Bir yanıt yazın