Sen vedaların rengini bilir misin
Savrulan yapraklarla birlikte solmayı
Gözlerini bir ufka dikip
Kayboluşunu izledin mi bir yazın
Ve bir ömür boyu
Belki döner umuduyla bekledin mi hiç
Dönmeyince
Seni anmayınca
Kederinden usandın mı
Sonra sığınıp en kuytusuna anıların
Ona dair ne varsa
Bir bir sakladın mı
Sen zamandan soyunmayı bilir misin
Kök saldığın topraklarda yabancılaşmayı
Bir teselli aramayı
Sessiz kıyılarda, kimsesiz şehirlerde
Ve bütün bir dünya dönerken uzağında
Çaresiz bir halde kalakalmış
Yıpranmış bir sandal gibi
Yalnız bir deniz feneri gibi
Terk edilmişliğini hissettiğin oldu mu
Hatırlamaktan
Yıllar boyu unutmaktan
Aklın firar etti mi
Sen unutmanın ağırlığını bilir misin
Anılardan bir nehir gibi taşmayı
İçinde pişmanlığın acı meyveleri filizlendi mi
Bütün inancını yitirip
Sevdiğinin gittiği yollarda
Hatıraları bir bir gömdün mü
Sen kayboluş nedir bilir misin
Sen hiçlik nedir tattın mı
Sızlayan kalbini
Suskun çığlıklarla avutmak geldi mi içinden
Sen her gün yeniden öldün mü
Böyleyim diye yadırgama beni
Bir gün kendimi
Sessizliğin boşluğuna bırakırsam
Yorgun ve tükenmiş bir yolcu gibi
Kızma
Unutma ki
Her veda yarım kalmış bir şarkıdır
Unutma ki
İnsan; unutabildiği kadar insandır.
Bir yanıt yazın