Ah o heves nerde, o coşkun, o kanatlı düşler;
O uykudan uyanıp yüreğe dolan güneşler?
Bu nasıl bir umutsuzluk, nasıl bir bitkinlik hali?
Edebiyat mı dedin? Bir yalandan ibaret, ah ne çare ki!
Kalem tutan el titrek, kağıt buruşuk, mürekkep isyan eder,
Her dize bir feryat, her satır bir ağıt, böyle mi eserler?
Nerede o sözün gücü, o kalemin sihri, o anlatılmayanları anlatmak?
Ah o yazan nerde, o dertli, o sözü dinlenen;
O karanlıkta bir mum, yol gösteren, ışık saçan?
Bu nasıl bir sessizlik, nasıl bir ilgisizlik denizi?
Şair mi dedin? Bir garip, kendi derdine düşmüş, kimsesiz!
Kelime oyunu yapmak, kafiye bulmak sanat mı sandın?
Ruhunu vermeden yazmak, kendini aldatmak değil midir?
Nerede o gerçeği haykırmak, o adaletsizliğe baş kaldırmak?
Ah o okuyan nerde, o meraklı, o gönlü açık insan;
O satırlarda kendini bulan, dünyayı anlayan?
Bu nasıl bir kayıtsızlık, nasıl bir okumamazlık belası?
Kitap mı dedin? Bir süs eşyası, tozlanan raflarda, yazık ki!
Gözler yorgun, zihin bulanık, kalpler suskun, söz tükenmiş,
Her sayfa bir yabancı, her karakter bir sır, kimse çözememiş,
Nerede o öğrenme aşkı, o bilgiye susamışlık, o yeni dünyalar keşfetmek?
Ah o dil nerde, o zengin, o derin anlamlar taşıyan;
O geçmişten geleceğe köprü, gönülleri birleştiren?
Bu nasıl bir yozlaşma, nasıl bir basitlik salgını?
Türkçe mi dedin? Bir garabet, bozuk aksanlarla konuşulan, ne acı ki!
Kelimeler anlamsız, cümleler eksik, ifade yetersiz,
Her söz bir yanlış, her kelime bir hata, dil yara almış.
Nerede o incelik, o zarafet, o dilin güzelliği?
Bir yanıt yazın