Eskiz Defterinde Yarım Kalan Hüzün

Bir eskiz defterinin sarı sayfalarında gizli,
Silik bir hüzün, tamamlanmamış bir çizgi.
Kederin gölgesi düşmüş, silinmiş hatıralar,
Yarım kalmış bir şarkı, söylenmemiş dualar.
Gözyaşı lekesi, solmuş bir gül yaprağı,
Unutulmuş bir aşkın sessiz çığlığı.

Belki bir limanın silueti, sisler ardında kaybolan,
Belki bir çocuğun düşleri, oyuncaksız bir salıncakta sallanan.
Belki de bir ayrılığın acısı, dökülmemiş kelimelerde saklı,
Belki bir vedanın hüznü, el sallayan bir mendilde aklanan.
Kim bilir hangi hikayenin yarası bu, kağıda damlayan mürekkep,
Hangi umutsuzluğun yankısı, boş bir çay bardağında biriken.
Belki bir yağmur sonrası toprak kokusu, özlenen bir memleket,
Belki de bir yalnızlığın resmi, pencereden süzülen solgun bir ışık.
Eskiz defterinde saklanan sırlar, cevapsız sorular,
Tamamlanmayı bekleyen bir hayatın kırık dökük parçaları.

Silgi izleri arasında,
Kaybolan bir tebessümün hayali.

Fırça darbeleriyle örtülmüş bir geçmiş, unutulmak istenen,
Ama silinmeyen, derine işleyen bir yara, kabuk bağlamayan.
Belki bir mektubun son satırları, yazılmamış bir cevap bekleyen,
Belki bir aynanın yansıması, kendini tanımayan bir yüzü gösteren.
Bir ressamın fırçasından dökülen renkler, solgun ve mat,
Bir şairin kaleminden çıkan mısralar, kırık ve ahenksiz bir anlatım.
Eskiz defteri bir mezarlık gibi, gömülmüş anılarla dolu,
Her bir çizgi bir ağıt, her bir leke bir gözyaşı damlası.
Bir kelebeğin kanadında, uçup giden bir umudun izi,
Bir kuşun şarkısında, kaybolan bir sevginin yankısı.
Eskiz defterinde hapsolmuş hüzün, serbest bırakılmayı bekleyen.

Bir yaprağın hışırtısında, duyulan bir fısıltı,
Bir rüzgarın esintisinde, kaybolan bir melodi.
Belki bir ağacın gölgesinde, saklanan bir sır,
Belki bir denizin derinliklerinde, boğulan bir çığlık.
Eskiz defteri bir ayna gibi, yansıtan iç dünyanın karanlıklarını,
Bir labirent gibi, kaybolunan çıkmaz sokaklarını.
Bir fırtınanın ardından, kalan enkaz, yeniden inşa edilmeyi bekleyen,
Bir depremin ardından, oluşan çatlaklar, onarılmayı özleyen.
Eskiz defterinde biriken hüzün, bir gün dağılacak mı,
Yoksa sonsuza kadar saklı mı kalacak, sarı sayfaların arasında.
Belki de bir mucize olacak, fırça yeniden canlanacak.

Belki bir gün bir el dokunacak o deftere,
Tamamlayacak o yarım kalmış çizgileri.
Yeni renkler katacak o solgun sayfalara,
Yeni bir umut yeşertecek o karanlık köşelerde.
Belki bir gün o hüzün, bir tebessüme dönüşecek,
O yarım kalmış şarkı, tamamlanacak bir melodiye.
Eskiz defteri bir gün, yeniden doğacak,
Yeni hikayelerle, yeni umutlarla dolacak.
Belki bir gün o ressam, yeniden fırçasını alacak eline,
Ve o hüzünlü eskiz defterini, bir şahesere dönüştürecek.

Çünkü bazen hüzün de güzeldir,
Hatırlatır hayatın değerini.
Öğretir sabretmeyi, beklemeyi,
Ve yeniden başlamayı.

Ve belki de en güzel eserler,
Yarım kalmış hüzünlerden doğar.
Çünkü onlar, tamamlanmayı bekler,
Ve bir gün mutlaka, anlam bulurlar.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir