Eski Bir Fotoğrafın Yüzü

Sahildeydik, kasım ayıydı, rüzgar acımasızca eserdi.
Deniz griydi, tıpkı o günkü ruh halim gibi,
Her şey sanki bir film sahnesinde, yavaşça akıyordu.
“Hatırlıyor musun” demiştin.
“İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?”
O an geçmişe gitmiş olmanın hem tatlı,
Hem de yakıcı bir hissiyle dolmuştu içim.
Zaman durmuştu sanki.
Sonra usulca döndürüp yüzünü bana baktın kaybolmaya yakın bir umutla.
“Neyi?” dedim, o an uzaklaşan bir geminin ardından seslenir gibi, “Neyi?”
“Eski bir fotoğrafın yüzünü.”
“Nasıl yani?” dedim.
“Ne kadar bakarsan bak, asla tam olarak hatırlayamıyorsun ya, işte öyle…”
Bir boşluk gibi büyüyen sessizlik o an başlamıştı bizi yavaşça tüketmeye.
Benden ayrılmadan önce söylediğin son şeydi bu.
Sonra bir taksi çağırdım, nereye gideceğimi bilmiyordum, önemi de yoktu.
Sonra ben başka vedalara,
Sonra başka kalabalıkların içinde kayboldum.
Şimdi ne zaman bir fotoğraf görsem o sahildeki yüzün anısı canlanıyor
Ardından eski fotoğraflar düşüyor birer birer
Seni hatırlıyorum o kasvetli havada bir daha
Bir daha
Bir daha


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir