Eksilen Suretler

kimse saklayamaz içimizdeki boşluğu
yüzümüzdeki maskeyle
kaç yalan konuşur
ağzımızda dönen suskunluk
denizleri kum saatinden geçirir
kimsenin uykusuna değmeden
yalnız hırs kırgın hevesli
gözlerde büyüyen
içimizde bitmeyen sahte bahar
kök salmaya çalışan kırılgan fidanlar gibi
ruhum yorar herkesi
ah kimseye anlatılmaz ki
bir şeyleri istememenin çaresizliği
bedene giydirilmiş yalnızlık
taşırken çoğalan
kaçışın sinsi arzusu
içimizde fısıldayan şimdi,
her yerde ve hiçbir yerde
sahte gülüşlerle kapatılır derin sızı
hile yeni oyunlarla güçlenir
hiç inanılmadıkları anlarda
kuşkuyu uyandıran işaretler
bilindik bir yabancılaşma edinir
başkalarına gösterildikçe
parıldayan aynanın
esir aldığı
hayatların hikayesi
geçemez perdemizi
her duygu kendi sonunu yazarken
saklı anıların gömüldüğü dehlizlerden
dehlizlere yepyeni bir çıkış kalır
damarlarımda sessizce akan
bekleyiş
fısıltısı derin öfke
şehir yasaları geçiyor
gidişimin unutulmuş sokaklarından
hınç duruyor sabırla
ödünç aldığı anları
geri vermek için
harcadığı nefeslere
yalan ve kefaret
ne kadar birse kalbimize
ölüm hayatta gizlenir
kimseyi beklemeden
geçen yıllar gibi
biz kendimizi bilir sanırken
hayaller bizi kendisiyle değiştirir
ancak sessizlikle anlayabiliriz:
kendimize bunca uzaklık
bizi bizden alan
siyah sonuç, karanlık hırs
candan saklanmış rengin kaybı
ömrün birçok denklemi gibi
yakınlaşır kaçıldıkça
hayatla tüketir, ölümle yaşatır
zihnin labirentlerine sinmiş
gri duman sessiz iklim sonsuz olasılık
kendini tüketir sahibinin çaresizliğinde
ne kadar kaybolsan da içinde
içinden çıkamadığın
içindeki kayıp çocuk
her şey ne çok kolay derken
ne çok karmaşa
anılara geleceğe yarına özlem kadar derin
özlem kadar büyük hırs
günlere eşlik eden gizli arzu
bulanık sularla örtülmüş büyük şemsiyesi geleceğin
karanlık gecelerin bile göremediği uçurumlarda
bizden öncekilere miras bıraktığımız
bize emanet edilmiş sırların
bazen yanılıp yaşam deriz buna
zaten yanılmadan diyemediği hiç kimsenin
dipsiz derin yara
hırs, en köksüz özlem
anı gelecek yarın
bir gün hepsi silinir
birbirinin boşluğunun içinde
derin, çok derin
denizin kayıp incileriyle
kendimden yapılmış kalbimi saklar gibi
affediyorum hatalarımı görmediğim bir aydınlığa
ne kadar unutursan da aklın yetmez
bizi biz eden içimizin saklı odalarında
bizden saklanarak yaşayanlara
geçtiğin sandığın bir kapının eşiğinde
bir gün bir nefes kesilmesi çarpar dünyaya
ölerek bile kurtulamazsın bizden
alışılmış yalanlarla yaşanan boş hayaller
yeniden geleceksin buraya
imkânsızdır yaşam insan imkânsızlaştıkça
dünya başka bir yer olana kadar: eksilen suretler


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir