Uzaklarda bir serap gibi beliren
o kızın gözleri,
çölün ortasında açan
bir nilüfer çiçeğiydi sanki,
kimselerin bilmediği,
kimselerin ulaşamadığı,
yalnızlığın kraliçesi.
Güneşin altında kavrulan teni,
bir bedevi çadırının gölgesinde
bulduğu huzurdu belki de,
yüzündeki o derin çizgi,
yaşanmışlıkların izi,
bir ömürlük hikayeydi.
Çöl rüzgarı fısıldardı adını,
kum taneleri dans ederdi etrafında,
o ise umarsızca bakardı ufka,
belki bir yolcu beklerdi,
belki bir kurtarıcı,
belki de sadece bir aynaydı,
çölün sonsuzluğuna yansıyan.
Ama ben bilirdim ki,
o kızın gözlerindeki çöl,
içinde sakladığı umutlarla doluydu,
kavrulmuş topraklarda yeşeren,
bir sevda filiziydi sanki,
gözlerinde sakladığı,
bir mucizeydi.
Bir yanıt yazın