Alacakaranlık İşçileri

Bu bir ağıt:-
paslı dişlilerde
akşamı yoğuranların ağıtı!
Bu bir çember:-
tenha bir düşünce çemberi!
dönüyor;
kirli; sessiz bir fabrika gibi soluyor
yorgun omuzlarında
çelik bakışlı usta çırakların!
Ben de duydum o fısıltıları,
ben de çizdim o çemberi,
ben de onlarla
karanlığa inen
asansörden
kaydım!
Ben de tattım pas tadında akşamı.
Ben de fısıldadım o ağıtı!
Umutlarımız demirden aldı rengini;
kömür karası duvarların ardını
delerek
uzadık!
Saklandık;
gölgeli köşelere sindik!.
Çarklardan
çarklarla dönen hayaller
titriyor loş ışıkta kaybolan alınlarımızda.
Yaralı ellerimiz okşuyor
soğuk makinelerin yüzeyini!
Sürgün var
geceye sürgün!
Gecenin örtüsüne sığınıyoruz
gecenin hükmü kesin!
Dökmesin bizimle terini:
işinden bıkanların
sitemlerini
omuzunda ağır bir
yük
gibi taşıyanlar!
Unutsunlar sesimizi
kendi iç seslerine kulak tıkayanlar!
İşte:
şu lambadan
düşen
ışıkta
binlerce solgun hayal eriyor!
Sen de bırak
gönlünün zincirini;
şu lambadan
düşen
ışığa karış;
hayallerini hayallerimizin yanına bırak!
Sürgün var
geceye sürgün!
Gecenin örtüsüne sığınıyoruz
gecenin hükmü kesin!
Biz ateşten, dumandan, çelikten, yağmurdan olduk!
Akşamı anlatıyor türkülerimiz
Metal kokuyor çatlak dudaklarımız!
Çabamız yersiz!
Boşa çaba,
işçilerin düşlerinde kuruyan
” o umut”
kadar yersiz!
Yarınlarımızın kancasını dünlere takarak
hayallerimizin cesetlerine basarak
yükseliyoruz
karanlığa doğru!
Düşenler
yorularak düştüler;
akşama yenildiler.
Vaktimiz yok onların yasını tutmaya!
Sürgün var
geceye sürgün!
Gecenin örtüsüne sığınıyoruz
gecenin hükmü kesin!
Bacalar kan damlalı geceye tüter!
Yıpranmış duvarlar
inleyerek
susuyor!
Fısıldadı en arkada duran,
çekinen!
Bu ses!
Bu sesin zayıflığı,
bu çaresizlik
umutsuz gözlere perde
vuran,
onları oldukları yerde
teslim
eden
çaresizlik!
Söyle ki unutalım
söyle!
Akşamı yutuyoruz sesinde!
Uyuşuyoruz,
uyuşuyor!..
Karanlık gökyüzünün yıldızsız boşluğunda
hayalleri çalınan insanlar yürüyor!
Sürgün var
geceye sürgün!
Gecenin örtüsüne sığınıyoruz
gecenin hükmü kesin!
Toprak kömür
gök duman.
Fısılda akşamı yoğuranların ağıtını,
Fısıl-da
Fısıldayalım!


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir